İstanbul Ticaret Borsası

               

  • BAŞARI HİKAYELERİ
  • YUSUF ACAR
Başvuru Yapan: Gerçek Kişi

4982 Sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu gereğince istediğim bilgi veya belgeler aşağıda belirtilmiştir. Gereğini arz ederim.


T.C. Kimlik No (*)

:     


Ad Soyad (*)

:     


E-Posta (*)

:     


Telefon (*)

:     


Faks (*)

:     


Geri Dönüş Tercihiniz

:    


Adres (*)

:     



İstenilen Bilgi / Belge (*)

:     


(*) Zorunlu alanların doldurulması gerekmektedir.

Başvuru Yapan: Tüzel Kişi

4982 Sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu gereğince istediğim bilgi veya belgeler aşağıda belirtilmiştir. Gereğini arz ederim.


T.C. Kimlik No (*)

:     


Ad Soyad (*)

:     


E-Posta (*)

:     


Telefon (*)

:     


Faks (*)

:     


Geri Dönüş Tercihiniz

:    


Adres (*)

:     



İstenilen Bilgi / Belge (*)

:     


(*) Zorunlu alanların doldurulması gerekmektedir.

    Yusuf Acar

    İstanbul Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Üyeliği vazifesini yürüten Orman Mahsülleri ve Baharat Meslek Grubu Meclis Üyesi Yusuf Acar, atadan kerestecilik mesleğini tevarüs etmiş bir işadamı… Ağacın kokusunu, kerestenin tozunu ciğerlerine çekmiş Acar Ailesi, çok zorlu şartlarda başlamışlar keresteciliğe. 1940’ların yokluk yıllarında dedesi ile babası Orta Karadeniz ormanlarında kendi işlerinin hem ameleliğini hem patronluğunu yapmışlar.

     

     

    Babam ile dedem ormanda tomruk keserdi

     

    “Babam” diyor Yusuf Acar, “dedemden, ben de babamdan aldım bayrağı. Biz Karaköy Yüksek Kaldırım esnafıydık. 1950’li senelerde dedemle babam Orta Karadeniz’e giderler, orada el bıçkılarıyla, böyle birisi alttan birisi üstten çekerek tomrukları keserlermiş. Dedem ve babam tomruğu hendeğe yatırarak, birisi hendeğin altında, birisi üstünde 3-5 ayda ancak bir taka mal yaparlar ve deniz yoluyla Eminönü’ne getirirlermiş. Oradan da at arabalarıyla Yüksek Kaldırım sokaklarında kocaman tomrukları taşırlarmış.

     

    O zaman kamyon yok, yol yok, sokak araları daracık. O zaman şehir bu kadar büyük değildi. Marangozlar etrafımızda idi. At arabaları ile servis yapabiliyorduk. Derken İstanbul genişledi ve şartlar değişti. Teknoloji gelişti. Bu günlere geldik. Bu günlere gelirken de birçok zorlukla uğraştık. Ama hala bazı konularda hala olunması gereken noktaya ulaşamadığımızı düşünüyorum.”

     

    Ormanlarımızı iyi değerlendiriyor muyuz?

     

    Kerestecilik mesleğinin temelini oluşturan ormanların aynı zamanda ülke için de çok büyük öneme sahip olduğunu hatırlatan Acar, şunları söylüyor: “Bir ülkenin zenginliğidir ormanlar. Maden gibi, sanayi gibi değerli bir kaynaktır. Ancak biz bu kaynağımızı iyi değerlendiriyor muyuz? Biz bu kaynağımıza değer katabiliyor muyuz? Önemli olan bu bakış açısıdır. Biyolojik ömrünü tamamlamış bir ağacın tomruğunu ham bir kereste olarak ekonomiye kazandırmakla, işleyip mamul madde haline getirmek arasında önemli bir katma değer farkı vardır.”

     

     

    Talaştan yakacak da olur, gübre de

     

    Türkiye’nin bunu sağlamada yetersiz kaldığını belirten Acar, “Bu kaynağın değerli hale getirilmesi için bazı uygulamalar, bazı yatırımlar yapılmalıdır” tespitinde bulunuyor ve şu örnekleri veriyor: Bu konuda güzel örnekler var. Mesela Pelet sanayi; tomruğun işlendikten sonra talaşlarının sıkıştırılıp yüksek kalorili yakacak maddesi haline getirilmesidir. Dünyada çok yaygın bir uygulama. Aynı şekilde talaşın gübre haline getirilmesi. Hayvancılık sektöründe talaş, kuru zemin oluşturmak için yerlere seriliyor. Hayvanlar da bunların üzerinde yaşadıkları için bu daha sonra gübre olarak değerlendiriliyor. Bu da ayrı bir katma değerdir. Bunu yapan ticari işletmeler var.”

     

    Büyük bir ekonomik değer sağlayabiliriz

     

    Tomruk işlenirken çıkan artık parçaların yakacak olarak kullanılmasının yanı sıra farklı alanlarda da kullanılabileceğine dikkat çeken Acar, böylece daha büyük bir ekonomik değere dönüştürülebileceğini söylüyor Acar, şöyle devam ediyor: “Sözgelimi ‘masif panel’ haline getirilebiliyor. Böylece ülke zenginliğine katkı yapılabilir. Önemli olan bu katma değerin peşinden gidebilmektir. Bu bilgiyle ve eğitimle olur. Eğitimle, daha kalifiye insanlar yetiştirilebilirse ülke sanayisi açısından, ülke zenginliği açısından önemli mesafeler kat edebiliriz. Maalesef harcıâlem bir biçimde ormanlarımız işleniyor, değerinin çok altında bir şekilde üretime katılıyor. Ne oluyor böylece, sandalye ayağı oluyor, MDF’nin, suntalamın kenarına masif olarak dönülüyor. Bu konuda çok daha yaratıcı ve değer yaratan yöntemler var. Bunların bilinmesi, bulunması gerekiyor. Biz maalesef sektör olarak henüz oralara gelemedik.”

     

    İhtiyacımız olan tek şey: eğitim

     

    Türkiye’de ormanların hak ettiği değerde işlenmesi için gerekli olan tek şeyin eğitim olduğunu belirten Acar, bu konuda orman fakültelerine büyük görev düştüğünü vurguluyor. Acar, bu konuda şunları söylüyor: “Orman Fakültelerinde sadece ne yapıyorlar, ormanın oluşturulması, korunması, bakımı, zirai çalışmaları gibi konularla ilgileniyorlar. Hâlbuki ormandan kesilen tomruklar işlendikten sonra ürün işlenmesine göre 1 lira da olur, 10 lira da. Önemli olan bunu en yüksek katma değer ile işleyebilecek bilgi donanımına ulaşmak. Fabrikada işlenen hatalı ürünler de olabilir. Tomrukların birinci sınıfı da var, ikinci sınıfı da var. Tomruk kesilirken, doğru bir kesim olursa, en yüksek kalitede keresteyi, en yüksek oranda ortaya çıkarabilir. Bunların hepsi bilgi ile eğitim ile olacaktır. Böylece şu anda yaklaşık yüzde 5 seviyesinde olan birinci sınıf kereste oranını yüzde 15-20’lere kadar ulaşabileceğini düşünüyorum.” Bu konuda Türkiye’de eğitim veren bir kurum olmadığını kaydeden Acar, “Bildiğimiz kadarıyla, bir meslek lisesi veya üniversite de bu konuda bir çalışma yapılmıyor” şeklinde konuşuyor.

     

    Kanserojen maddeler

     

    Avrupa’da artık sunta ve MDF gibi ürünlerin kullanılmadığını, çünkü talaşların sıkıştırılıp plaka haline getirilmesi işlemi sırasında kullanılan maddelerin kanserojen maddeler ihtiva ettiğini vurgulayan Acar, şu bilgileri veriyor: “Bu nedenle Avrupa, ağacın kendisini tercih ediyor. Masif olarak kullanıyor. Bu anlamda gelişmiş sanayilerde ağaç daha kesim aşamasında işlenmeye başlıyor ve kullanım alanına göre sınıflandırılabiliyor. Ağaçlar kesim sonrasında belirli bir süre açık havada veya özel oluşturulmuş koşullarda bekletilir ve kurutulur. Biz de maalesef bu sisteme uyulmadığı olabiliyor. Sanki bu, çok oturmamış durumda. Hemen kesim ardından satış yapıldığı oluyor. Bu şekilde satıldıktan sonra yapılan malzemeler, ağaç kurudukça çatlamaya, deforme olmaya başlar ve en sonunda mobilya atılır. Ne oldu? Ülke zenginliğinden kaybetti. Gerçek manada işlenmeyen kereste, hem vatandaşa hem de ülke kaynağına zarar demek oluyor.”

     

    Temel sorun, standart olmamasıdır

     

    Kereste sektörüne en önemli sorunun standart sorunu olduğunu ifade eden Yusuf Acar, ilginç tespitlerde bulunuyor: “Tomruk işlendiğinde 3 mm bir bıçkı payı vardır. Bununla beraber ağaç kuruyunca çekiyor ve yaklaşık 2 mm de buradan kaybediyor dersek, 5 mm, yani 0,5 cm bir fark ortaya çıktı. Şimdi ben 5x10 ölçülerde bir kereste almak istediğimde, benim elime geçen aslında 4,5X9,5 olmuş oluyor. Serbest piyasada istediğiniz fiyata satabilirsiniz. Buna göre fiyatı da ucuzlatıyor. Aslında kayıp yok gibi görünüyor, daha dar kesim ve daha düşük fiyat. Ancak üzerinde konuşulan ölçü 5x10cm; 4,5x9,5cm değil. Burada bıçkı ve kurutma payını hesaplayarak tam ölçü eli satan bir esnaf dolayısı ile daha düşük fiyat veremez. Burada bir haksız rekabet var mı? İki esnaf da 5x10 satıyoruz diyorlar ama farklı ürünü farklı fiyatlarla satıyorlar. Burada bir problem var. Şu anda ortak kabul görmüş ve belirli bir yazılı norma dayanmayan ölçüler vardır, 5x10cm, 10x10cm gibi. Bugün çıkın piyasaya ve bu ölçülerde olduğu söylenen keresteleri ölçün. Emin olun eksik olacaktır.”

     

    İSTİB’de önemli çalışmalar yaptık

     

    Ölçülerin aynı standartta ve net olması gerektiğinin altını çizen Acar, kamu ihalelerinde bu standarta riayet edilirken, serbest piyasada buna uyulmadığına dikkat çekiyor. Acar, bu karmaşanın önlenmesi gerektiğini kaydederek, şu açıklamalarda bulunuyor: “Biz bunun için İstanbul Ticaret Borsası’nda bir çalışma yaptık ve oldukça önemli bir aşamaya getirdik. İstanbul Ticaret Odası, İstanbul Sanayi Odası gibi kamu kurumu niteliğindeki kuruluşların ilgili komiteleri, ilgili üniversite temsilcisi akademisyenler, sivil toplum kuruluşları ile bir araya gelerek ve daha sonrasında bu toplantıları genişletilmiş bir şekilde yaparak tartıştık. Ortaya raporlar koyduk. Standartların belirlenmesi konusunda bir fikir birliğine varılmakla beraber, ülke çapındaki tüm sektör temsilcilerini ilgilendiren bir konu olduğu için biraz daha genişletilmesi kararıyla süreç devam ediyor.” Acar, ithal kereste de ise bıçkı ve kuruma payının hesap edilerek ürünlerin geldiğini de vurgulamadan geçmiyor.

     

    Kerestecilere, şehir içinde ruhsat verilmiyor

     

    İstanbul Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Üyesi Yusuf Acar, kerestecilik sektörünün önemli sorunlarından birinin de ruhsat olduğunu kaydederek, şu tespit ve önerilerde bulunuyor: “Şu anda İstanbul da sadece 200 civarında esnafın bulunduğu bir keresteciler sitesi var. Hâlbuki İstanbul’un içinde binlerce keresteci var. Oysa şehir planlamasında İstanbul’un içinde keresteciliğe müsaade yok. Belediyeler kerestecilere ruhsat vermiyorlar. Burada bir çıkmaz var. Yerel yönetim ben buna müsaade etmiyorum diyor ve ruhsat vermiyor. Diğer taraftan, sadece bir adet keresteciler sitesi var ve orada da 200 civarında dükkân var. Bu insanların yer talebi var. Bu konu çözülmeli. Tüm kerestecileri alabilecek bir yer belirlenmeli.”

     

    Kereste fabrikaları şehre zararlı değil

     

    İstanbul’da çok sayıda bacalı sanayi olmasına rağmen kereste fabrikasına müsaade edilmediğine işaret eden Acar, “Kereste fabrikaları kimyasal üretmez. Doğanın en gerçek, en temel maddelerinden birini, ahşabı işler, keser, kurutur… Bu fabrikalar zararlı maddeler üretmez. Ancak hangi sebeple müsaade edilmiyor, anlamış değilim” diyor. Sektörde faaliyet gösteren İstanbul’un çeşitli yerlerindeki bir çok işyerinin ruhsatsız olarak çalıştığı gerçeğine işaret eden Acar, “Bunu açıkça ifade ediyorum. Bu sorunun çözülmesi lazım. Bana belediye ruhsat vermiyor. Binlerce keresteci var, 200 hanelik bir keresteciler sitesi var. Geçici ruhsatla bana iş yaptırıyorsun. Ben bunu sektör olarak adam yerine konulmamak olarak adlandırıyorum. Bu sorun yıllardan beri sektörün peşini bırakmıyor.”

     

    Kerestecileri, Tantan şehirden çıkardı

     

    Acar, Sadettin Tantan’ın Fatih Belediye Başkanlığı döneminde yaşanan ruhsat krizini şöyle anlatıyor: “Yıllar önce Sadettin Tantan Fatih Belediye Başkanıydı. Aksaray’da ve Cibali’de bizim keresteci arkadaşların dükkânları vardı. Sadettin Tantan, yasada ‘kerestecilerin şehrin dışına çıkarılması’ yazıyor, dedi ve hemen dükkanları mühürledi. Dedi ki: ‘Sizin İkitelli sanayi sitesinde yeriniz var. Oraya gidin.’ Bunun üzerine arkadaşlar gittiler, ama İkitelli o zaman boş bir yer. Kapıyı açan yok. Derken Sadettin Tantan İçişleri Bakanı oldu. Bizim arkadaşlarımız da gittiler. ‘Sayın Bakanım bize gidin dediniz, gittik. Dükkânın kapısını açan müşteri yok. Uzak bir yer. Ama bizim gibi gitmeyen arkadaşlar, şehrin içinde bizim de pazarımızı aldılar. Biz zarara uğradık’ dediler. Bunun üzerine Sadettin Tantan İstanbul’un tüm ilçe belediyelerine yazı gönderdi ve dedi ki, ‘Kerestecilerin, şehrin merkezinde çalışmaları yasaktır. Şehrin içindeki bütün kerestecileri dışarıya çıkarın.’ Yazı gelince bütün ilçe belediyeleri tüm kerestecilerin dükkânlarına mühür vurarak kapattı. Tüm bunlar, 1996- 1997 yıllarında oldu.”

     

    Mevzuat yeniden düzenlenmeli

     

    Bu konuda kişileri ve kurumları uygulamalarından dolayı eleştirmediğini, ancak mevzuatın ele alınıp yeniden düzenlenmesi gerektiğini belirten Acar, “Bu konu planlanmalı ve ele alınmalı. Burada binlerce esnaf var. Bunlar yok gibi davranılmamalı. Bu problem ortada kalmamalı. Makul bir şekilde çözüm üretilmeli. Öyle ki bu tür problemler sebebiyle yatırım yapmaktan imtina eden arkadaşlar var. Biz katma değeri arttıralım diyoruz, ama daha altyapı problemleri ile uğraşıyoruz. Bu hantallık ve çözümsüzlük milli zenginliğe mal oluyor” değerlendirmesinde bulunuyor.

Etkinlik Takvimi
İstek, öneri, memnuniyet ve şikayetlerinizi belirtiniz.
Sektörel Sorun ve Çözüm Önerileri



Dijital Tarım Pazarı'na (DİTAP) nasıl üye olunur?