İstanbul Ticaret Borsası

               

  • BAŞKAN'DAN
Başvuru Yapan: Gerçek Kişi

4982 Sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu gereğince istediğim bilgi veya belgeler aşağıda belirtilmiştir. Gereğini arz ederim.


T.C. Kimlik No (*)

:     


Ad Soyad (*)

:     


E-Posta (*)

:     


Telefon (*)

:     


Faks (*)

:     


Geri Dönüş Tercihiniz

:    


Adres (*)

:     



İstenilen Bilgi / Belge (*)

:     


(*) Zorunlu alanların doldurulması gerekmektedir.

Başvuru Yapan: Tüzel Kişi

4982 Sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu gereğince istediğim bilgi veya belgeler aşağıda belirtilmiştir. Gereğini arz ederim.


T.C. Kimlik No (*)

:     


Ad Soyad (*)

:     


E-Posta (*)

:     


Telefon (*)

:     


Faks (*)

:     


Geri Dönüş Tercihiniz

:    


Adres (*)

:     



İstenilen Bilgi / Belge (*)

:     


(*) Zorunlu alanların doldurulması gerekmektedir.

    Şubat
    2022
    Bize hırslarımız değil ülkülerimiz yol göstermelidir

    Türkiye ekonomisi kendi ayakları üzerinde durmaya, yerli ve milli üretimi güçlendirmeye başladığı andan itibaren sürekli saldırıya maruz kalma süreci de başladı. Bütün dünya ekonomilerinin ağır sınavdan geçtiği pandemi döneminde bile bu kötü niyetli baskılar hızından hiçbir şey kaybetmedi. Tam tersine pandeminin yol açtığı sorunlar, hızlandırma unsuru olarak kullanıldı. Sözgelimi Kovid-19 salgınıyla gıdadan demir çeliğe birçok üründe küresel çapta fiyatlar arttı. Hükümetlerin piyasayı ayakta tutmak amacıyla aldıkları tedbirlerle bu birleşince, enflasyonda yükselişler görüldü. Türkiye’de ise Hükümet, olumsuz etkileri üretime ve halkımıza daha az yansıtmak adına birçok temel maddedeki küresel artışı sübvanse etti. Mesela akaryakıtta vergiden vazgeçerek makul bir düzeyde tutmaya çalıştı. Aynı şekilde elektrik ve doğal gazdaki fiyat artışını devlet üstlendi. Kısaca devletimiz elinden gelen fedakârlığı gösterdi.

    Ne yazık ki devletin özverisini suiistimal eden açgözlü bir kesim -her kriz döneminde olduğu gibi bu kez de- görev başındaydı. Kârlarını fütursuzca artırmak için pandemiyi ve özellikle kurlardaki artışı bahane ettiler. Vatanseverlikten yoksun bu kişiler ile her gelişmeyi Recep Tayyip Erdoğan yönetimine karşı bir operasyona dönüştüren dış mihraklar güçlerini birleştirdiler. Böylece Türkiye bir kur-faiz-enflasyon sarmalına itelenmeye başlandı. Amaçları, salgın sebebiyle zaten hassas dengelere sahip ekonomiye, döviz artışıyla daha fazla zarar vermek, böylece hoşnutsuz büyük bir halk kitlesi oluşturmaktı. Ancak hevesleri kursaklarında kaldı.

    Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın kararlı tavrıyla, Türkiye, tarihinde ilk kez kendine has bir ekonomi modeli uygulamaya başladı. Bu modelin en önemli unsuru Kur Korumalı TL Vadeli Mevduat yöntemiydi. Bu yöntem sayesinde döviz hızla düştü. Dövizdeki spekülatif yükselişi, zam yapmak için fırsat olarak kullananlar ise sürekli fiyat indirilmesi yönündeki çağrımıza rağmen aynı hızda fiyat indirimine gitmediler. Oysa bu çok önemliydi: Çünkü tarım ve hayvancılık gibi bazı sektörlerde yaşanan fiyat artışları, kısa vadede zam yapanlara büyük gelir sağlayabilir ama uzun vadede o sektördeki bütün üstünlüklerimizi ve üretim yapımızı kaybetmemiz anlamına gelecektir. Kuşkusuz gerek ithal malların fiyatlarında gerekse dövizde meydana gelen yükselişten dolayı maliyet artışı yaşayan üreticilerin bunu fiyatlarına yansıtmaları doğal... Ancak son dönemde şahit olduğumuz fiyat artışları büyük çoğunlukla fırsatçılıktır, ihtikârdır.

    Bu yaşadıklarımız bana, ülkemizde Birinci Dünya Savaşı’ndaki Harp Zenginlerini, tek parti dönemindeki fırsatçıları hatırlatıyor. Harp zenginleri, temel ihtiyaç maddelerini istif ederek, vurgunculuk yaparak, her türlü yolu daha fazla kâr etmek için mubah gören kişilerdi. Onlar anormal bir şekilde servetlerine servet katıp zenginleşirlerdi. Kendi mal ve para hırsları sebebiyle milletimizi yokluk içine düşürmeyi önemsemezlerdi. Ama günümüzde istifçilik ve fahiş fiyat artışı yapanların bilerek ya da bilmeyerek bir yanlışa daha imza atıyorlar: O da Türkiye’nin ekonomisini çökertmek için merkezi dışarda olan kötülük şebekelerinin değirmenine su taşımaktır. Bu yaşadıklarımız, köklü ticaret geleneklerimizi kaybettiğimizi de gösteriyor. 1960’lı yıllarda ülkemizi ziyaret eden ekonomist Dr. Kurt S. Waber, etütlerinden sonra, “Hayat pahalılığının yüzde ellisi esnaf tarafından meydana getirilmektedir. Türk esnafının ticari ahlakı tam olarak olgunlaşmamıştır” der. “İş ve Meslek Ahlakı” adıyla üniversitelerimizde okutulan ders kitabında yer alan bu söz, iş ahlakıyla tüm dünyaya örnek olan bir ecdadın torunları olan bizlerin nasıl değerlerimizi kaybettiğimizin bir göstergesidir.

    Bir kez daha altını çizerek, çağrıda bulunmak istiyorum: Gözümüzü daha çok kazanmak hırsı bürümemelidir. Bize hırslarımız değil ülkülerimiz yol göstermelidir. Özümüze dönerek, birlik içinde hareket etmeli; daha az kazanıp çocuklarımıza daha büyük ve müreffeh bir Türkiye bırakmayı görev kabul etmeliyiz. Bunu başardığımızda, emin olun ki, Türkiye, dünyanın en büyük üretim gücü ve gelişmiş lider ülkesi olacaktır.

Etkinlik Takvimi
İstek, öneri, memnuniyet ve şikayetlerinizi belirtiniz.
Sektörel Sorun ve Çözüm Önerileri



Dijital Tarım Pazarı'na (DİTAP) nasıl üye olunur?