Ecdadımız asker oldukları kadar medeniyet inşa etme gücüne de sahipti
Bugün dünya her zamankinden daha fazla tarım ve gıdanın önemini idrak etmiş vaziyette. Aslında bu, biraz gecikmiş olsa da insanlık için bir umudun varlığına işaret ediyor. İki yüzyıldır her ne pahasına olursa olsun daha fazla üretip daha fazla kazanma çılgınlığına kapılmış vahşi kapitalist zihniyetin tahripkârlığı had safhaya ulaşmıştı. Ne yazık ki bu durum kendini içinden çıkılmaz çevre kirliliği, doğanın tahrip edilmesi, küresel ısınma ve iklim değişiklikleri gibi şekillerde gösterdi. Şimdi dünya daha fazla geç olmadan, henüz yapılacak bir şeyler varken, insan ile dost, çevre ile dost, doğa ile dost bir üretim anlayışına geçiyor. Bunu da Yeşil Mutabakat adıyla gerçekleştiriyor.
Oysa Türkler olarak biz yeşil devrimi binlerce yıl önce gerçekleştirmiştik. Köklü iklimsel dönüşümler sebebiyle çölleşen ana yurt Orta Asya’nın Doğu Türkistan bölgesini, yeşil ve münbit topraklara dönüştürdük. Tanrı Dağlarının çağıldayan suları, yerin 100 metre altında açılan su kanalları vasıtasıyla Turfan bölgesine getirildi. Böylece yüzeyden götürülmesi halinde çölde buharlaşması önlenmişti. Türklerin mühendislik dehasını yansıtan bu devasa su kanallarının tamamının uzunluğu, tam 5 bin kilometre uzunluğundaydı. Çölün altından geçen kısmıysa yaklaşık 60 kilometreydi. Bir anlamda çölün altını, sanki bir su şehir şebekesi gibi kaplamıştı. Daha önemlisi şuydu: Ecdadımız Turfan Karız Kanalları olarak bilinen bu muhteşem eseri, tam 2.200-2.500 yıl önce inşa etmişlerdi. Söylemesi kolay… O yüzden tam anlamıyla kavrayabilmemiz için bir kez de şöyle ifade edeyim: Bu kanallar Milattan Önce 200 ilâ 500 yılları arasında yapılmıştı.
Bu kanallar, Turfan ve çevresini sulu tarıma açmış, tarımda verimliliği artırmış; sakinlerine de içme suyu taşımıştı. Günümüzde Çin sınırları içinde kalan Karız Kanalları, dünya mirasının nadir harikalarından biri kabul ediliyor. Ama bizlere bundan ötesini gösteriyor: Kanalların açılarını ve eğimini, suyun akışını hesap eden; fizik ve matematik bilen; inşa ve tünel açma kabiliyetine sahip ecdadımız kendi bilgilerini o dönemde geçerli olan bütün bilgi ve deneyimlerle birleştirip harikulade bir eser ortaya koymayı başarmışlardı. Asker oldukları kadar medeniyet de inşa etme gücüne sahip olduklarını göstermişlerdi. Bunu yaparken de çevreyle dost, insanı önemseyen ve yaşatan bir anlayışla hareket etmişlerdi.
Bugün de biz tarımda, sanayide, velhasıl üretimin her alanında yeşil devrimi gerçekleştirip, çağın bize sunduğu bütün teknolojik imkânları, insanlığın tahribatına değil insanlığın refah ve mutluluğuna sunabiliriz. Yeşil devrimde 2500 yıl önce yaptığımız gibi bugün de öncü olabiliriz. Dün nasıl mevcut bilim ve teknolojiyle ustalarımız ve mühendislerimizle yerin 100 metre altında kanallar açtıysak, bugün de yapay zekâyla, yazılımcılarımızla, teknoloji üreten mühendislerimiz ile tarımda ve gıdada yepyeni bir gelecek kurabiliriz. Dün olduğu gibi bugün de yaptığımız her şeyi insana ve çevreye dost olarak yapabiliriz. İşte o zaman nasıl Karız Kanallarını kurabilen Uygurlar, biraz sonra tüm Orta Asya’ya hakim büyük bir devlete dönüştülerse, biz de küresel güç Türkiye’yi böylece inşa edebiliriz.