İnsanlık İçin Yeni Bir Tarım Devrimi Yapmak Zorundayız
“Kışta kar, baharda yağmur olmazsa, aç kalırsın” der atalarımız. Bu söz, iklim değişikliği gündemimize girmeden çok önce toprak ile gök arasındaki “kopmaz bağı” açık bir biçimde ifade ediyor. Her ne kadar bu atalar sözümüzün işaret ettiği gerçekler, 19. Yüzyıldan itibaren teknolojide sağlanan ilerlemeyle göz ardı edilse de günümüzde bir kez daha doğruluğunu gösterdi. Ayrıca teknolojinin hiçbir değer tanımayanların elinde çevreyi ve insanı tüketen tahripkâr bir alete nasıl dönüştüğünü de fark etmemizi sağladı.
Ne yazık ki, bu trajik gelişmeler, küresel ısınma ve iklim değişikliklerini de beraberinde getirdi. Artık yaz yazlığını, kış kışlığını yapamaz oldu. Su kaynakları hızla azalıyor. Nehir ve göllerde su seviyeleri düşüyor. Tarımsal sulama için gerekli su kaynakları azalıyor. Şehirler içme suyu kıtlığı tehdidiyle karşı karşıya… Bütün bunlara rağmen kaynaklarımızı koruyamıyor, insafsızca talan edip tüketmeye devam ediyoruz. Tarım arazilerini besleyen yağmurlar azaldı. Ülkemizde tarım arazilerini sulayan nehir, gölet ve barajlar susuz... Tarımsal üretim ciddi tehdit altında.
Bu etkileri önlemenin birinci yolu, su ayak izini azaltmak, tek kullanımlık ürünler yerine uzun süreli ürünleri tercih etmektir. Ayrıca her yeşil ürünü mevsiminde tüketerek sulama için daha az su tüketmeliyiz. Tarımda hızla modern, az su gerektiren sistemlere işlerlik kazandırmalıyız.
Küresel ısınmayla mücadeleye bizim de katkımız, ecdadımız Osmanlıların, sorunlar ortaya çıktığında yaptığını yapıp doğru yolu, eskilerin uygulamalarında aramak yerinde olacaktır. Sözgelimi Anadolu’da bir zamanlar hüküm süren Hititler, 3600 yıl önce bugün iklim değişiklikleri sebebiyle yokluğu büyük bir tehdit olan suyun korunması için iki önemli kanun ortaya koymuşlardı.
Birinci kanun suyun kirletilmeden kullanılmasını hükme bağlarken, diğeri de suyun adaletli bir şekilde paylaşılmasını teminat altına alıyordu. Bugünün insanı için de yol gösterici nitelikteki bu uygulamalar, “hayatın ve tarımın kaynağı olan” suyun korunmasının yöntemini bize hatırlatıyor. O halde biz de bugün bunu yapmalı, elimizdeki suyun kıymetini bilmeliyiz.
İstanbul Ticaret Borsası olarak başlattığımız Gıda İsrafını Önleme Seferberliği, bu koruma yöntemlerinden biridir. Hayatımızı bir peçetenin 10 litre, bir tişörtün 2.700 litre, bir cep telefonunun 970 litre ve bir hamburgerin de 2.400 litre su tüketimiyle elde edildiğini unutmadan sürdürmeliyiz. Tasarruf sağlıklı üretimin başlangıcıdır. Tasarruf sağlıklı tüketimin ilk adımıdır. Tasarruf yeryüzünün yaşanabilir bir mekân olarak gelecek nesiller için muhafazasının ilk noktasıdır.
Bu amaçla İSTİB olarak biz iklim değişikliklerinin ortaya çıkardığı sonuçlara karşı bir “ses” olmaya gayret ediyoruz. Tarım, Gıda ve Orman Bakanlığımız ile birlikte tarım ve gıdada yokluğu önleyecek, iklim değişiminin etkilerini azaltacak politikalar geliştirmeye, gerçek anlamda bir “ziraat bilinci” oluşturmaya çalışıyoruz. Dergimizin sayfalarında bu konuyla ilgili yazılara yer veriyoruz. Bu alanda bir rüzgâr oluşturma çabası içindeyiz. Yaklaşık 12 bin yıl önce Tarım Devrimi’nin gerçekleştiği Bereketli Hilal’in kıvrımında yer alan Türkiye’mizde yeni bir tarım devrimi oluşturmayı amaçlıyoruz. “Çevresiyle ve coğrafyasıyla dost insanın” elinden, kendisiyle ve doğayla dost, iklimle dost teknolojiler çıkmasının insanlığın tek kurtuluş yolu olduğunu biliyoruz. Yeni döneme bu bilinçle giriyor ve tarımsal üretimi yaşatmak ve verimliliği artırmak için çabalarımızı aralıksız sürdürüyoruz.