Ramazan bayramınızı tebrik ediyorum
Bir Ramazan ayını daha büyük bir huşu ve özlemle karşıladık. Sıcak yaz günlerine büyük bir manevî ferahlık getiren Ramazan ile gönüllerimiz sükunet ve ferahlıkla doldu. Elbette, 2016 yılını manevi bir haleye bürüyen Ramazan ayını idrak ederken, yüreklerimiz nasıl ilahi bir ürpertiyle doluyorsa; Güneydoğu’dan gelen şehit haberleri de terörün azgınlığına karşı okuduğumuz lanetlerin sayısını artırıyor.
Ama memnuniyetle görüyoruz ki, mübarek ay demeden, her türlü kutsalı hiçe sayarak kan dökmeye devam eden terör örgütünün yaptıkları yanına kâr kalmıyor. Kahraman silahlı kuvvetlerimiz ve polis teşkilatımız el birliği içinde bu ayrılıkçı güçlere karşı hak ettiği cezayı veriyor. Bunu yaparken de bize emredilen adalet duygusuna zerrece halel getirmiyor; masum halkımız ile eli kanlı teröristi kılı kırk yararcasına ayırt ediyor. Biz de mübarek günlerde daha çok kabul olunacağına inandığımız dualarımızla, tüm terör örgütlerini Cenab-ı Hakk’ın kahretmesini dilerken, şehitlerimizide rahmetle anıyor, onların yerlerinin, milli şairimiz Mehmed Akif’in işaret ettiği gibi “peygamberin ağuşu” olduğuna bir kez daha şahitlik ediyoruz.
Bu arada başta Almanya olmak üzere bazı AB ülkelerinde ülkemiz aleyhine tezgahlanan oyunları da ibretle izliyoruz. 1071’de Sultan Alparslan ile başlayan Batı’ya doğru fütuhat hareketimiz, Osmanlı İmparatorluğu ile büyük bir ivme kazanmış, Viyana kapıları zorlanmıştı. Bugün bir kez daha anlıyoruz ki, Türkiye’nin büyük devlet olma yolunda ihtiyacı olan iki şey vardır. Biri fütüvvet ahlakıdır, diğeri de fütûhat hedefidir. Fütüvvet iş hayatından sosyal hayata kadar bize bir kardeşlik ve dayanışma ahlakı getirirken, fütûhat hedefi de hiçbir zaman yitirmememiz gereken büyük ülkü ve amaçlarımızı diri tutmaktadır. İşte Almanya parlamentosunda kabul edilen sözde Ermeni soykırımına ilişkin tasarı ve İngiltere Başbakanı Cameron’un açıklaması bir kez daha gösteriyor ki, biz toplum olarak, fütuhat hedefini, hiçbir zaman unutmamalı, daima canlı tutmalıyız. İşte o zaman muhtaç ve maruz olan değil, Avrupa ülkelerine bile gündem dikte eden bir ülke haline gelmemiz mukadder olacaktır.
Son olarak bir konunun altını daha çizmek istiyorum. Ben şahsen Türkiye’nin yaşadığı son 15 yıllık dönemin, Avrupa’nın hasta adamı denilen Osmanlı’nın bölünüp parçalanmaya çalışıldığı Sultan II. Abdülhamid dönemiyle büyük benzerlik taşıdığını düşünüyorum. O yüzden Sultan Abdülhamid devrinin çok iyi analiz edilip o gün yapılan hataların bugün yapılmaması gerektiğini, o günden alınacak çok büyük dersler olduğunu düşünüyorum. Tam bir asırdır Türkiye’ye karşı tezgahlanan oyunlarda hiçbir değişiklik olmamış. Yine göreceksiniz ki ülkesini seven iki büyük Türk lideri, sevgilerini yaptıklarını hizmetle göstermişler. Ülkelerinin yok edilmesine, bu hizmetlerle set çekip, yüzlerce yıl yaşamasının temelini atmışlar ve hâlâ dimdik ayakta olduğunu göstermişler.
Ben bu duygular içinde, hepinizin Ramazan Bayramını tebrik ediyor, eskilerin dediği gibi şükür bayramı şeklinde geçmesini niyaz ediyorum.