İstanbul Ticaret Borsası

               

  • BAŞKAN'DAN
Başvuru Yapan: Gerçek Kişi

4982 Sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu gereğince istediğim bilgi veya belgeler aşağıda belirtilmiştir. Gereğini arz ederim.


T.C. Kimlik No (*)

:     


Ad Soyad (*)

:     


E-Posta (*)

:     


Telefon (*)

:     


Faks (*)

:     


Geri Dönüş Tercihiniz

:    


Adres (*)

:     



İstenilen Bilgi / Belge (*)

:     


(*) Zorunlu alanların doldurulması gerekmektedir.

Başvuru Yapan: Tüzel Kişi

4982 Sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu gereğince istediğim bilgi veya belgeler aşağıda belirtilmiştir. Gereğini arz ederim.


T.C. Kimlik No (*)

:     


Ad Soyad (*)

:     


E-Posta (*)

:     


Telefon (*)

:     


Faks (*)

:     


Geri Dönüş Tercihiniz

:    


Adres (*)

:     



İstenilen Bilgi / Belge (*)

:     


(*) Zorunlu alanların doldurulması gerekmektedir.

    Nisan
    2017
    Üstte gök çökmedikçe, altta yer delinmedikçe senin devletini kim yıkabilir?

    Milattan sonra 8. yüzyılda yazılan Orhun kitabeleri, taşa yazılan bir yazı olmasının ötesinde bir milletin ruhuna ve kalbine yazılan köklü bir deneyim ve birikimin de adıdır. Orta Asya’dan başlayıp Nemçe illerine, Viyana kapılarına, Leh ovalarına kadar uzayan büyük mücadelede Türk Milletinin en büyük yardımcısı, taşlara kazınan bu ruhtur, bu coşkudur, bu ilkelerdir. Türk milletinin varlık sebebi haline gelen İslam’ın yüce coşkusuyla paklanıp semavî bir bilinçle yoğrulan bu ilkeler, yolumuzu şaşırdığımız, büyük ve hayatî kararlar verdiğimiz her dönem bizim için yol gösteren bir fener görevi görürler. O yüzden Orhun kitabelerinde yazılanları, hep birlikte bir kez daha hatırlayalım:

     

    “Ben Türk Bilge Kağan, sözlerimi işitin:

     

    Ey Türk halkı, Çin halkının tatlı sözlerine, yumuşak ipekli kumaşlarına kanıp, çok sayıda öldün.

     

    Türk beyleri Türk unvanlarını bırakmış, Çin unvanlarını alarak Çin hizmetine girmişler ve Çin Hakanına tabi olmuşlar.

     

    Türk halkı, yok olmak üzere imiş, Türk Tanrısı, Türk halkı yok olmasın diye babam İlteriş Kağan ve annem İlbilge Hatun’u göğün tepesinden tutup daha yükseğe kaldırmış. Babam 17 adamla Çinlilere başkaldırmış, 70 kişi olmuşlar. Devletsiz halkı, Türk örf ve âdetini bırakmış halkı, atalarının töresine göre yeniden yaratmış, eğitmişler. (…) Babam Hakan, 47 kez sefer etmiş ve 20 kez savaşmış. Tanrı öyle buyurduğu için düşmanları bağımlı kılıp diz çöktürüp baş eğdirmişler.

     

    Ey Oğuz beyleri, halkı işitin: Üstte gök çökmedikçe, altta yer delinmedikçe senin devletini ve yasalarını kim yıkıp bozabilir?

     

    … Ölecek halkı dirilttim, aç halkı doyurdum, çıplak halkı giydirdim, yoksul halkı zengin kıldım. Sayıca az halkı çoğalttım, güçlü devleti olandan daha iyi kıldım. Dört bucaktaki halkları hep kendime bağımlı kıldım. Türk halkını düşmansız kıldım, bu halkların hepsi bana bağımlı oldular.”

     

    Bilge Tonyukuk yazıtında ise şu ibareler yer alır:

     

    “Oğuz’dan casus geldi. Sözü şöyle: ‘Türk milletinin kağanı cesur, danışmanı bilici, az Türk milleti Çin’i, Kıtay’ı, Oğuz’u öldürecek. Çin güneyden hücum etsin, ben kuzeyden hücum edeyim, mümkünse Türk milletini yok edelim.’ Bu sözü işitince gece uyuyacağım, gündüz oturacağım gelmedi.”

     

    Bu yazıtlar çok açık bir şekilde ortaya koyuyor ki, dün düşmanın adı Çin imiş, bugün başka bir ülke ya da ülkeler olmuş. Dün düşman, bağımsızlığımıza kast etmiş, bizi esir edip diz çöktürmek istemiş; bugün de bizim coğrafyamıza, bizim topraklarımıza gelip bizi manda kılmak, bize diz çöktürmek istiyorlar. Dün milletin içine tefrika sokup bölmek ve parçalamaktı niyetleri; bugün de yerli hainler ihdas edip bizi bölüp topraklarımızı parçalamak istiyorlar. Dün bizi fakir, halkımızı yoksul düşürmek için uğraş veriyorlardı; bugün de sanal krizler çıkartıp uydu ekonomik aktörlerin açıklamalarıyla ekonomik açıdan bizi zayıf düşürmek istiyorlar. Tıpkı Çinlilerin yaptıkları gibi Türk halkının aç, çıplak ve yoksul kalmasını istiyorlar.

     

    Oysa bilmiyorlar ki, dün Bilge Kağan’lar, Kül Tigin’ler, Bilge Tonyukuk’lar vardı ve onlar 70 kişi olduklarında Çin ve uydularına başkaldırıp bu milleti esaretten gözü kara bir şekilde kurtarmışlardı. Bugün de Recep Tayyip Erdoğan’lar var. O, bugün sadece kılıkları değişmiş olan düşmanlara karşı Türk milletine rehber oluyor. Unutturulan “töre ve adetlerimizi” hatırlatıp şahsiyetli bir gelecek kuruyor. Diz çöküp baş eğme dönemi bitti diyor. Ben de tüm kalbimle inanıyorum ki, 16 Nisan 2017’den itibaren artık yeni bir dönem başlıyor. Artık, “üstte gök çökmedikçe, altta yer delinmedikçe, Türk’ün devletini kim yıkıp bozabilir ki?”

İstek, öneri, memnuniyet ve şikayetlerinizi belirtiniz.
Sektörel Sorun ve Çözüm Önerileri



Dijital Tarım Pazarı'na (DİTAP) nasıl üye olunur?