İstanbul Ticaret Borsası

            

  • HABERLER
  • 1930’DA İSTİB’E GÖRE, TÜRKİYE NASIL SANAYİLEŞMELİ?
Başvuru Yapan: Gerçek Kişi

4982 Sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu gereğince istediğim bilgi veya belgeler aşağıda belirtilmiştir. Gereğini arz ederim.


T.C. Kimlik No (*)

:     


Ad Soyad (*)

:     


E-Posta (*)

:     


Telefon (*)

:     


Faks (*)

:     


Geri Dönüş Tercihiniz

:    


Adres (*)

:     



İstenilen Bilgi / Belge (*)

:     


(*) Zorunlu alanların doldurulması gerekmektedir.

Başvuru Yapan: Tüzel Kişi

4982 Sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu gereğince istediğim bilgi veya belgeler aşağıda belirtilmiştir. Gereğini arz ederim.


T.C. Kimlik No (*)

:     


Ad Soyad (*)

:     


E-Posta (*)

:     


Telefon (*)

:     


Faks (*)

:     


Geri Dönüş Tercihiniz

:    


Adres (*)

:     



İstenilen Bilgi / Belge (*)

:     


(*) Zorunlu alanların doldurulması gerekmektedir.



    1930’DA İSTİB’E GÖRE, TÜRKİYE NASIL SANAYİLEŞMELİ?
    (18.06.2025 . 14:29:29) (Okuma: 120)

    İstanbul Ticaret Borsası hakkında, kurulduğu 1924 yılından itibaren gazetelerde çeşitli haberler yayınlanırdı. Özellikle o yılların gazetelerinin şehir dışına dağıtımı zor olduğundan yerel haberlere daha fazla yer verilirdi. Bu nedenle İstanbul’da yayınlanan gazeteler Borsanın açıkladığı günlük gıda fiyatlarına da güncel konulardaki değerlendirmelere de ayrıntılı bir biçimde yer verirdi. Bugünden farklı olarak, yer verilen görüşler, Borsa Başkanına değil Umumi Katip yani Genel Sekretere ait olurdu. Yine dönemin gazetelerinin içerik geliştirme yöntemlerinden olan anketler ve belirli konularda birçok kişi ve kuruma yöneltilen sorular, günlerce gazetelerin sütunlarını işgal ederdi.

    1929 Büyük Ekonomik Buhranı, tüm dünya gibi Türkiye’yi de etkilemiş ve ekonomik konular gazetelerde daha çok yer bulmaya başlamıştı. 1930 yılı Ocak ayında Alman bankacı Karl Müller’in Türkiye’de Merkez Bankası kurulmasına katkısı olacak raporu gündeme gelmiş ve bu konu gazetelerde tartışılmaya başlamıştı. Başbakan İsmet İnönü’nün kabinesi tarafından hazırlanan 21 Mayıs 1930 tarihli program, devletçiliğin uygulanacağını açıkça gösteriyordu.

    İşte bu tartışmaların hararetle sürdüğü günlerde Son Posta gazetesi “Sanayi mi, Ziraat mı?” sorusunu toplumun önemli aktörlerine sorup, cevapları yayınlamaya başlar… “Memleketimize lazım olan ziraat mı, sanayi midir? Son hadiselerin ortaya attığı bu fikir etrafından mütehassıs zevat ile görüştük” cümlesiyle başlayan ve “mütehassıs zevat” görüşlerine yer verilen yazı dizisinin iki günü de İstanbul Ticaret Borsasının Genel Sekreteri Nizamettin Âli Bey’e ayrılmış.

    “Zahire Borsası Umumî Kâtibinin Fikirleri” başlığıyla 22 Ağustos 1930 tarihli Son Posta gazetesinin ilk sayfasında Nizamettin Bey’in şu görüşlerine yer verilmiş. Nizamettin Bey’in söylediklerini biraz sadeleştirerek aktarıyorum:

    “- Bize sanayi mi ziraat mı lazımdır?

    “Modern’ memleketlerde hem sanayi, hem de ziraat lazımdır. Ziraat ham maddeleri üretir, sanayi ise o ham maddelerden mamul madde yapar. Hiçbir memleket düşünülemez ki milli sanayiyi gerekli görmesin. Ve gene hiçbir memleket yoktur ki ziraatını tamamıyla bitirsin. Bu itibarla bizde her iki faaliyete ihtiyaç vardır.”

    Nizamettin Âli Bey, bu ilk soruya verdiği cevabı, Türkiye’nin durumunu göz önünde bulundurarak şöyle tamamlıyor: “Türkiye’nin son derece fazla olan ham maddeleri fevkalade geniş bir ziraat yapmaya uygundur. Ve bu uygunluğa göre de bu memlekette sanayi imkânı vardır. Dolayısıyla bu güne kadar olduğu gibi sınırlı bir sanayiyi yeterli görmeyerek milli sanayimizin sahasını genişletmek gerekir.”

    Nizamettin Bey’e yöneltilen ikinci soru ise “Türkiye’de fabrika yapmak doğru mudur?” İSTİB’in Genel Sekreterinin bu soruya verdiği cevap, ilk cevabındaki gibi, sanayinin tarım ürünlerinin değerlendirilmesi ile sınırlı olması gerektiği fikrini yansıtıyor:

    “Türkiye’nin çıkardığı ham maddelerden güç olmayanları mamul madde haline çevirmek için fabrika açmak doğrudur.” Nizamettin Bey, tarım ürünlerinin, mamul maddeye çevrilmesi ‘güç olmayanlar’ için fabrika kurulabileceğini belirtirken, bunu da sınırlayacak birkaç cümle eklemeyi ihmal etmiyor: “Güçlükten kasıt, fen ve organizasyon yeteneğine olan ihtiyaçla ilgilidir. Türkiye fende çok geridir. Keza Türkiye’nin teşkilat kabiliyeti de gelişmiş ülkelerle karşılaştırılamaz. Bu nedenle Türkiye’de ulu orta fabrika açılamaz, sınırlı fabrika açılmalı.”

    Nizamettin Bey’in ertesi gün yayınlanan görüşleri ise “Hangi sanayiyi korumak gerekir?” sorusunun cevabıyla başlıyor. Türk Teşviki Sanayi Kanunu’nun bütün sanayiyi fark gözetmeden koruduğunu belirten Nizamettin Bey, bunun yanlış olduğunu ifade ediyor ve eğer bir sanayi programı ile nerelere teşvik verileceği belirlenmezse sanayiye tahsis edilen kaynakların yok olup gideceğini söylüyor.

    Ziraatın gelişmesi için yapılması gerekenlerle ilgili soruya verdiği cevap da planlamanın önemine dikkat çekiyor: “Uluorta her türlü ziraat yapılmaması gerekiyor. İklim, toprak türü, coğrafi mevki gibi unsurları dikkate alarak fenni ziraat yapılmalı. Bir çiftlikten yüksek kâr alınabileceğinden bahsedilebilir. Ancak bu kârın nasıl bir emek ve sermaye ile elde edilebileceğini bilmek gerekir. Az emek ve az sermaye ile elde edilen yüksek kârlar önemlidir. Bu nedenle Türkiye’de yapılacak ziraatın tarzını belirlemek için öncelikle bilimsel bir araştırma yapılmalı.”

    Kısaca, İstanbul Ticaret Borsasının Genel Sekreteri Nizamettin Âli Bey, Türkiye’nin gelişmesi için planlı ve bilimsel yöntemlerle yapılan ziraatla elde edilen ürünlerin mamul madde olarak üretileceği sanayi tesislerinin gerektiğini belirtiyor.





Galeri

İstek, öneri, memnuniyet ve şikayetlerinizi belirtiniz.
Sektörel Sorun ve Çözüm Önerileri
Dijital Tarım Pazarı'na (DİTAP) nasıl üye olunur?


Tarım ve Orman Bakanlığı (Eğitim ve Yayın Dairesi Başkanlığı)/Kamu Spotu-2