
KÜRESEL GIDA FİYATLARI 2024’Ü YATAY KAPATTI
(07.02.2025 . 14:38:58) (Okuma: 604)
BM Gıda ve Tarım Teşkilatı’nın (FAO) 1961’den beri hesaplanan Gıda Fiyat Endeksi (FFPI), 2024 yılını, eylül ayından itibaren, 2023’e göre daha yüksek bir düzeyde, bununla birlikte ekim ayından itibaren nispeten yatay bir seyirde, 127 puanda kapattı.
1970’lerdeki Vietnam Savaşı ve petrol krizleri dönemindeki 140 puan düzeyinden bu yana, küresel tarım ve gıda fiyatlarında ‘Kovid-19’ ve üstüne gelen Rusya-Ukrayna Savaşı ile bu seviyeyi de aşarak 160,2 puanla tarihi bir rekor kırdı. Mart 2022’deki bu tarihi rekora göre, BM Gıda ve Tarım Teşkilatı’nın (FAO) 1961’den beri hesaplanan Gıda Fiyat Endeksi (FFPI), 2024 yılını, eylül ayından itibaren, 2023’e göre daha yüksek bir düzeyde, bununla birlikte ekim ayından itibaren nispeten yatay bir seyirde, 127 puanda kapattı. Bunun anlamı, Mart 2022’deki tarihi rekor fiyat düzeyine göre, küresel tarım ve gıda fiyatlarının 2024’ü 33,2 puan daha aşağıda, yüzde 20,7 daha düşük düzeyde kapattığı anlamına geliyor. 2023 sonuna göre ise, küresel tarım ve gıda fiyatları yılı 2024’ü 7,9 puan, yüzde 6,7 yukarıda tamamladı.
İlginç bir detay, 2023’e hayli yüksek bir seviyede başlamış olan küresel tarım ve gıda fiyatlarının tüm yıl ortalamasını dikkate aldığımızda, her ne kadar 2024 sonunda 2023 sonuna göre küresel fiyatlar yılı daha yüksek düzeyde kapatmış olsa da, 2024’ün ortalama fiyatları 2023’e göre 2,6 puan, yani yüzde 2,1 daha düşük bir seviye olarak 122 puanda kaldı. 2024’ün son iki ayını karşılaştırdığımızda ise, aralık ayında kasım ayına göre küresel fiyatları 0,6 puan, yani yüzde 0,5 geriledi. Tüm bir 2024 yılı boyunca küresel şeker ve tahıl ürünlerindeki fiyat endeksi gerilemesi süt ürünleri, bitkisel yağlar ve et fiyat endekslerindeki yükselişi belirli bir düzeye kadar telafi etmeye çalıştı. Küresel şeker fiyatları yüzde 10,4, küresel tahıl fiyatları ise yüzde 9,4 gerilerken, küresel et fiyatları yüzde 7, küresel süt ürünleri fiyatları yüzde 17, küresel bitkisel yağ fiyatları ise yüzde 33,5 arttı.
Küresel et fiyatları 2023 sonundan itibaren 2024’ün ağustos ayı sonuna kadar sürekli artıp, son 4 ay kısmen gerilese de, yine de yılı 2023 sonuna göre da yüksek seviyede kapatırken, küresel süt ürünleri ve küresel bitkisel yağlar fiyat endeksleri tüm yıl boyunca sürekli yükseldi. Hem et fiyatları endeksi, hem de bitkisel yağlar fiyatları endeksi 2022 yılındaki rekor seviyelerine yakın düzeyleri test ettiler. 2024’ün bütününde küresel ekonomide yüzde 5,8 oranında enflasyon yaşandığının tahmin edildiğini dikkate aldığımızda, küresel tarım ve gıda fiyatları 2024’ü 1 puan yüksek bir artışla kapatmış gözüküyor. Küresel gıda arz güvenliği tartışmalarının tüm canlılığını koruduğu, BM’nin tahminlerine göre en az 733 milyon insanın açlık sınırının altında yaşadığı bir dünyada, küresel tarım ve gıda üretimini ve arzını sürdürülebilir kılmak çok önemli. Nitekim, küresel bitkisel yağlarda fiyat sıçramasının en temel nedeni arz daralması oldu.
2024’te FAO Küresel Et Fiyatları Endeksi ise, küresel üretim ve arz büyümesinde gözlenen ivme kaybına karşılık, bilhassa önemli et ithal eden ülkelerden gelen güçlü ithalat talebine bağlı olarak, sığır, koyun ve kümes hayvanı etleri için daha yüksek ortalama fiyatların ağır basmasıyla kendini gösterdi. Küresel tahıl ürünleri fiyatlarında ise, daha düşük buğday ve iri taneli tahıl fiyatları endeksteki gerilemeyi desteklerken, tahıl fiyatlarında 2022 rekor seviyesinden bu yana ki ikinci yıllık düşüşü gözlemlemiş olduk. FAO Tüm Pirinç Fiyat Endeksi ise, tersine son 16 yılın nominal olarak en yüksek düzeyini gördü. Tür olarak Indica kotasyonları da söz konusu yıllık artışı destekledi. Bilhassa, Asya’daki bazı ülkelerden gelen güçlü ithalat talebinin yanı sıra, ihracatçı ülkeler arasında azalan rekabet fiyat artışında etkili oldu. Küresel şeker fiyatları Brezilya’nın rekor ihracat hacmi ve yüksek düzeyde küresel arzdan olumlu yönde etkilenirken, süt ürünlerinde en keskin sorun ise üretimi olumsuz etkileyen düzensiz hava koşullarına karşı hayli yüksek küresel talep, bilhassa kısıtlı ihraç edilebilir arz nedeniyle tereyağı fiyatlarında yaşanan keskin artış oldu.
2025: AVRUPA’NIN BÜYÜK SINAMASI VE TÜRKIYE
2008 küresel finans krizinden bu yana Avrupa için parlak, itibarlı, dünya için çekici bir kıta olarak bahsedilebilecek bir dönemin içinde geçmiyoruz. Avrupa’nın pek çok önde gelen ülkesinde merkez siyaset ciddi sınamalarla karşı karşıya iken, aşırı sağ siyasi eğilimler güçlenmeyi sürdürürken, Avrupa’nın yakın geleceği için önemli sınavlar da söz konusu. İlki, hızlanan küresel parçalanmanın (global fragmentation) sonuçlarına katlanmak ve çözüm üretmek. Zengin bir coğrafya olan Avrupa için, yeterince rekabet koşullarında üretemediği pek çok ürünü, enerjiyi ve teknolojiyi dünyadan ithal etmek 2017’ye kadar kolay bir çözümdü. Ancak, Donald Trump’ın ilk başkanlık döneminde, 2017’den itibaren küresel ekonomik parçalanma hız kazanıp, ABD Rusya ve Çin’e yönelik yaptırımları sertleştirdikçe, Avrupa için enerji ve teknolojiye ulaşmak giderek zorlaştı.
İki siyah kuğu, ‘Kovid-19’ ve Rusya-Ukrayna Savaşı Avrupa’yı daha da temellerinden sarstı. 20 Ocak’ta göreve başlayacak olan Donald Trump’ın ikinci dönemini de dikkate aldığımızda, Avrupa’yı 2025’de ‘Yeni Soğuk Savaş’ dönemi kaynaklı önemli şoklar bekliyor. Avrupa’nın ikinci sınavı, yeni Trump döneminde Avrupa konusunda müttefik bir anlayıştan, daha hasımvari bir söyleme doğru olası dönüşüm olacak. Trump daha şimdiden Avrupa’ya Çin’le arasına mesafe koyması çağrısında bulundu. Üstüne ‘Rusya’dan enerji almayın’ dedi ve Avrupa’nın lehine olan dış ticaret açığının azalması için Avrupa’yı ABD’den daha fazla enerji ithalatı yapmaya davet etti. Avrupa’nın savunma ve güvenlik harcamaları konusunda kesenin ağzını açması ve Avrupa’nın savunmasında ABD’nin rolünün azaltılması sırada bekleyen olası gelişmeler.
Üçüncü önemli sınav ise, Rusya-Ukrayna Savaşı’nın süregelen artçı şokları. Avrupa Ukrayna için elini taşın altına fazlasıyla koydu. Ancak, savaşın gidişatı Avrupa’nın geleceği açısından olumlu bir tabloya işaret etmiyor. Avrupa kendisini daha fazla güvenlik tehdidi ile karşı karşıya hissederken, Avrupa siyasetinde yükselen aşırı sağ Rusya ile bu kadar zıt bir siyaset izlenmesini doğru bulmadıklarını belirtmekte. Avrupa’da yükselen aşırı sağ siyasi eğilimin iktidarın bir parçası olması bu şekilde hız kazanırsa ve Avrupa’nın Rusya-Ukrayna Savaşı konusundaki tutumunda bir değişim hız kazanırsa, savaşın gidişatı da, NATO şemsiyesi altında Ukrayna’ya verilen destek de farklılaşabilir. Tam da bu noktada, Ukrayna’dan transit geçen Rus gazıyla ilgili sözleşmenin süresinin dolması bu karmaşık denklemin üstüne eklenmiş durumda. Avrupa ‘buna hazırdık’ dese de, Avrupa’nın enerji arz güvenliğine yönelik de bir sınavı olacak.
Avrupa’nın dördüncü büyük sınavı ise, verimlilik ve sanayi üretimindeki cazibe kaybı. Bu durum, Avrupa Kıtası’nı doğrudan yatırımlar konusunda da olumsuz etkilemekte. Yapay zekâ, akıllı cihazlar, temiz enerji teknolojileri, yüzde 100 elektrikli yaşam, Avrupa pek çok yükselen alanda önemli sınamalarla karşı karşıya. Bu durum, yeni nesil sanayileşme hamlesi, ortak savunma ve güvenlik konsepti oluşturma, küresel tedarik zincirindeki rolünü yeniden güçlendirme ve enerji arzını çeşitlendirme gibi stratejik başlıklarda Avrupa’nın en etkili işbirliği geliştirebileceği ülkenin ‘aday’ Türkiye olduğuna işaret ediyor. Nitekim, Cumhurbaşkanımız Erdoğan da AB Komisyonu Başkanı Leyen’e son ziyaretinde Türkiye ile AB arasında her zamankinden daha güçlü ve kurumsallaşmış bir ilişkiye ihtiyaç olduğunu hatırlatmıştı. Umarız, Avrupa Türkiye’nin vazgeçilmezliğini 2025’de hızlı idrak eder.
KÜRESEL TICARETTE 2025 BAŞLIKLARI
Uluslararası teşkilatların ve önde gelen düşünce kuruluşları ile yönetim-danışmanlık şirketlerinin dünya ekonomisi ve küresel ticaret için 2025 beklentileri makul bir seyir olarak öne çıkıyor. Dünya ekonomisinin büyüme performansı için 2025 öngörüleri ortalama yüzde 3,2 artışa, küresel ticaret için ise yüzde 3 artışa işaret ediyor. Bununla birlikte, 2008-2009 küresel finans krizi dönemi hariç, 2000 -2007 arası ortalama yüzde 3,5 büyümüş olan dünya ekonomisi 2010-2023 arası yüzde 3’ün altında büyümüş durumda. 2030’larda dünya ekonomisinin yüzde 2,3, 2040’larda ise yüzde 1,8 büyümesi öngörülüyor. Bu tablo, önümüzdeki dönemde, küresel ticaret hacminin de yeterince hızlı büyümemesi halinde, önde gelen 40 ülke arasında küresel rekabetin daha da sertleşebileceğine işaret etmekte.
Bu nedenle, Türkiye’nin de içinde yer aldığı E7 ekonomilerinin gerek küresel büyüme, gerekse de küresel ticaretteki ağırlıklarını hızla katladıkları dikkate alındığında, E7 ekonomilerinin tümünün küresel rekabetteki iddialarını sürdürmeleri için ihracat amaçlı üretim maliyetlerini (hammadde, enerji dönüşümü, işçilik, finansman ve dijital dönüşüm) mükemmelleştirmeyi sürdürmeleri, yüksek teknoloji üretme kapasitelerini güçlendirmeleri, dünyanın bütünü için ‘vazgeçilmez ürün’ üretme kabiliyetlerini derinleştirmeleri gerekecek. Bu nedenle, E7 ülkelerinin bütününün ‘yeniden sanayileşme’ dönemini, ‘stratejik otonomi’ çabalarını, enerji ve dijital dönüşüm politikalarını hızlandırmaları gerekiyor. G7’ler de panik halinde olduklarından onlar da hızlanacaklar.
Bu noktada, 2025 ve takip eden yakın dönem, büyük darbe almış olan ‘küreselleşme’ döneminin sona ermesi ve küresel jeopolitik tehditler nedeniyle derinleşen ‘ekonomik parçalanma’ gerçeğinden hareket ile önde gelen 40 ekonominin tümü için ‘müttefikleri’ni bir araya getirme ve tedarik zincirini dost ülkelerle çevreleme dönemini de tetiklemiş durumda. ABD ile Çin arasında artan gerilim, küresel ticareti yeniden ‘merkantilist’ bir döneme sürüklüyor. Ticarette milliyetçiliğin güç kazanacağı, ekonomik, ticari, siyasi ve askeri gücün birbirlerini besleyeceği, ‘devletin gücü’nün önem kazanacağı bir dönem. Önde gelen ülkelerin tümü ticaret kısıtlamaları ve yaptırımlar gibi uygulamaların sebep olduğu fiyat oynaklıklarını yönetmek zorunda. Maliyet enflasyonu ithal etmemek için her ülke uyanık da olmak zorunda. Daha yüksek ve oynak emtia, ara mamul ve nihai ürün fiyatlarına karşı ‘yerel çözümler’ de, ‘yerel yatırım hamleleri’ de önem kazanacak.
Yeni Trump döneminin ve yönetiminin kararları hiç kuşkusuz küresel ticarette bir dizi dalgalanmayı da tetikleyecek. Avrupa petrol ve doğalgazda sıkıştıkça, Trump’ın ‘bizden alacaksınız’ çağrısı daha fazla anlam kazanacak. Dünyanın önde gelen merkez bankalarının ihtiyatlı faiz indirimlerinin ise küresel büyüme ve ticarete önemli bir katkı sağlaması beklenmiyor. Küresel ticareti esas hareketlendirecek gelişme jeopolitik tehditlerin sebep olduğu baskının hafiflemesi ve küresel ölçekte güven ortamının artması ile mümkün gözüküyor. Önde gelen ekonomilerin ve uluslararası kuruluşların Afrika’nın kalkınma ortaya koyacakları performans da küresel ticaretin seyrini etkileyecek. Asya ve hemen ardından Avrupa kıtası önümüzdeki 10 yıl küresel ticarette en yüksek ithalatı gerçekleştirmeyi sürdüren kıtalar olmayı sürdürülecek. Bu nedenle, Türkiye’nin en önemli ticaret partneri olan Avrupa’nın beklentilerini güçlü bir şekilde karşılamayı sürdürmesinin yanı sıra, Asya, Afrika ve Latin Amerika ile ticaret hacmini derinleştirmesi ihracat hacmimizin artışı için elzem.
Prof. Dr. Kerem Alkin