İstanbul Ticaret Borsası

            

  • HABERLER
  • TİCARET SAVAŞLARI VE ÇİN’İN KENDİ ZORLUKLARI
Başvuru Yapan: Gerçek Kişi

4982 Sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu gereğince istediğim bilgi veya belgeler aşağıda belirtilmiştir. Gereğini arz ederim.


T.C. Kimlik No (*)

:     


Ad Soyad (*)

:     


E-Posta (*)

:     


Telefon (*)

:     


Faks (*)

:     


Geri Dönüş Tercihiniz

:    


Adres (*)

:     



İstenilen Bilgi / Belge (*)

:     


(*) Zorunlu alanların doldurulması gerekmektedir.

Başvuru Yapan: Tüzel Kişi

4982 Sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu gereğince istediğim bilgi veya belgeler aşağıda belirtilmiştir. Gereğini arz ederim.


T.C. Kimlik No (*)

:     


Ad Soyad (*)

:     


E-Posta (*)

:     


Telefon (*)

:     


Faks (*)

:     


Geri Dönüş Tercihiniz

:    


Adres (*)

:     



İstenilen Bilgi / Belge (*)

:     


(*) Zorunlu alanların doldurulması gerekmektedir.



    TİCARET SAVAŞLARI VE ÇİN’İN KENDİ ZORLUKLARI
    (29.05.2025 . 09:30:54) (Okuma: 137)

    Trump yönetiminin Çin’e uyguladığı yüksek tarifeler, Çin’in ABD’den tarım ürünleri alımını azaltmasına neden oldu. ABD’nin Çin’e olan sorgum ihracatı 2025’in başlarında yüzde 95 oranında düştü. Tarife savaşları, küresel tedarik zincirlerini bozarak gıda fiyatlarında artışa da yol açmış durumda.

    Başkan Trump’ın 20 Ocak’ta yemin etmesinden hemen sonra ‘tam saha pres’ yaparak, küresel ticaret dinamiklerinde büyük bir fırtına koparacağı, gerek ilk başkanlık dönemindeki ‘ticaret savaşları’ ile, gerekse de ikinci kez seçildiği başkanlık yarışındaki tutum ve söylemleriyle baştan belliydi. ABD’nin 1.1 trilyon dolara ulaşan dış ticaret açığının sürdürülemez olduğunu vurgulayan Başkan Trump, ilerleyen satırlarda detaylarını paylaşacağımız şekilde, birden fazla nedene bağlı olarak bu defa daha kapsamlı bir ticaret savaşları sürecini tetiklemiş durumda. Öyle ki, başlangıçta Kanada, Meksika, Birleşik Krallık ve Avrupa Birliği odaklı süreç, 2 Nisan’da başta Çin, yüzün üzerinde ülkeye yönelik olarak açıklanan yeni ek gümrük vergisi tarife oranları ile dünya genelinde geniş bir küresel ticaret ağını etkileyecek boyut kazandı. Türkiye ise, sadece yüzde 10 ek vergi uygulanacak ülkeler listesinde daha avantajlı bir konum kazanmış durumda,

    Trump, önce geçtiğimiz şubat ayında Çin’den ithal edilen tüm ürünlere yüzde 10’luk bir gümrük tarifesi uygulanması kararını açıkladı. Bu adım, Çin’in ABD’ye yönelik fentanil ihracatını durdurma çabalarının yetersizliği gerekçesiyle atılmıştı. Ardından, Çin’den ithal edilen ürünlere yönelik ek gümrük tarifesi oranı mart ayında yüzde 20’ye yükseltildi. Çin, buna karşılık olarak ABD’den ithal edilen bazı tarım ürünlerine ek vergiler getirdi. 2 Nisan’da bu defa Trump Çin’den ithal edilen ürünlere yüzde 34’lük ek bir “karşılıklı” tarife uygulayacağını duyurdu. Bu, önceki tarifelerle birleştiğinde toplamda yüzde 54’lük bir tarife oranına ulaşıldığını anlamına geliyordu. Çin, buna sert bir şekilde cevap vereceğini ve umursamadığını açıklayınca, Trump, Çin’in misilleme olarak uyguladığı tarifelere karşılık olarak, Çin’den ithal edilen ürünlere ek yüzde 50’lik bir tarife daha getirdi. Bu, toplam tarife oranını yüzde 104’e çıkardı. 2 gün sonra, bu defa 11 Nisan’da Çin’e uygulanan tarifeler yüzde 145’e yükseltildi.

    Çin de, buna karşılık olarak ABD’den ithal edilen ürünlere yüzde 125’lik bir tarife uygulayacağını açıkladı. Çin yönetiminin karşı atağı sonrasında, 25 Nisan itibariyle Çin’in önde gelen e-ticaret şirketleri ABD’ye sattıkları ürün fiyatlarında ciddi artışlara gittiler. Shein, ABD’deki ürün fiyatlarını bazı kategorilerde yüzde 377’ye varan oranlarda artırdı. Özellikle güzellik ve sağlık ürünlerinde ortalama yüzde 51, ev ve mutfak ürünlerinde yüzde 30’un üzerinde, kadın giyiminde ise yüzde 8 oranında fiyat artışları gözlemlendi. Temu ise, ürün fiyatlarına ek olarak, yüzde 145’e varan ‘ithalat ücreti’ eklemeye başladı. 18,47 dolarlık bir elbise, 26,21 dolarlık ithalat ücretiyle birlikte 44,68 dolara yükseldi. Tüm bu gelişmelerin ABD’nin tüketici enflasyonu üzerinde zaman içerisinde 3 puanlık bir artışa sebep olacağı konuşuluyor. Başkan Trump ise, ABD halkına daha ucuz tarım ve gıda ürünü ve daha ucuz akaryakıt sağlayarak bu etkiyi dengeleyeceğini belirtiyor.

    TRUMP SAĞI GÖSTERİP, SOLDAN MI VURACAK?

    Başkan Trump’ı son 40 yılda göreve gelmiş olan diğer ABD başkanlarından ayıran en temel özellik, doğrudan iş dünyası ve özel sektörün içinden gelip başkan olmasıdır. Reagan, baba Bush, Clinton, oğul Bush, Obama ve Biden, ya vali, ya senatör, uzun zamandan beri zaten Amerikan siyasetinin içinden ve Vaşington’un çarklarından geçmiş isimlerdi. Bir o kadar da Amerikan reel sektörünün ve özellikle KOBİ’lerin, işgücünün temel gerçeklerinden kısmen uzaktılar. Trump, ABD’nin dünya imalat sanayinde, pek çok stratejik sektörde kan kaybettiği, bir çok eyalette ekonomik zorlukların derinleştiği, işsizlik ve sokakta yaşayan insan sayısının tırmandığı, iş hayatının içinde olması nedeniyle bunların tümünün farkında olduğu bir dönemde başkan oldu.

    Ancak, 2017-2021 başkanlık döneminde, Cumhuriyetçi Parti’nin ileri gelenlerini dahi, kendi yönetim ekibini dahi ticaret savaşları ve ekonomide atılması gereken adımlar konusunda ikna edemedi. Bu nedenle, çok daha güçlü bir şekilde yeniden başkan seçildiği bu dönem, 2025-2029 döneminde Trump ‘ABD’yi yeniden yüceltmek adına’, ikiz açıklar, 1,1 trilyon dolara dayanmış dış ticaret açığı ve 1,2 trilyon dolara dayanmış federal bütçe açığı için seferberlik başlatmış durumda. Yüksek ek gümrük vergisi tarifeleriyle tetiklediği ‘ticaret savaşları’ kasırgası ile, Trump’ın dört hedefi var. Birincisi, Çin, Meksika, Avrupa Birliği ve Kanada lehine yüksek oranda dış ticaret açığı verdiği ülkeleri ticaret müzakereleri masasına oturup, dış ticaret açığını en az yüzde 50 azaltmak. İkincisi, son 30 yıl giderek hızlanan bir şekilde ABD dışındaki ülke ve kıtalara yatırımları ve fabrikaları kaydırmış olan Amerikan şirketlerini yeniden ABD’ye geri getirmek.

    Çünkü, ABD’nin sıkıntı yaşayan eyaletlerinde, işsizliğin arttığı bölgelerde istihdam ve yerel ekonomiyi ayağa kaldırmak istiyor. Üçüncü hedef, Çin’in dünya ekonomi-politiğinde artan gücünü frenlemek ve bilhassa müttefik ülkeleri daha fazla ABD ile ticaret yapmaya ikna etmek. Dördüncü hedef ise, küresel petrol fiyatlarını 50 dolara düşürmek, bu sayede hem Rusya’yı Ukrayna Savaşı’nı bir an önce sona erdirmek, hem Suudi Arabistan’ı Orta Doğu politikalarında ikna etmek için alan kazanmak; bir yandan da, Amerikan halkının daha ucuz benzin kullanmasını sağlamak. Biden döneminde 2 bin 400 dolara yükselmiş olan ortalama bir Amerikan ailesinin yıllık akaryakıt masraflarını, bir önceki başkanlık döneminde olduğu gibi tekrar bin 900 dolara indirmek. Başkan Trump’ın bu dört hedefi gerçekleştirmek adına çok hızlı davranması, önümüzdeki temmuz ayına kadar sonuç alması gerekiyor. Bu iş uzarsa, ABD ekonomisine zararı da, enflasyonun yükselmesi, ABD’nin ticaret partnerlerini kaybetmesi adına a ölçüde maliyetli olacak.

    KÜRESEL TİCARET SAVAŞLARI VE TÜRKİYE İÇİN FIRSATLAR

    Türkiye, iki ‘siyah kuğu’, hem ‘Kovid-19’ küresel virüs salgını sürecinde, hem de Rusya-Ukrayna Savaşı’nın başlangıcından bu yana, bir yandan dirençli, çözüm odaklı ve kapsayıcı ekonomik becerileriyle, bir yandan da uluslararası siyaset ve diplomasi alanındaki yapıcı, dengeli, tutarlı ve ilkeli tutumu ile ne kadar kıymetli bir ülke olduğunu, hakiki bir dost olduğunu, her daim güven duyulacak bir müttefik olduğunu defalarca kanıtlamıştır. Öyle ki, Türkiye’nin stratejik otonomiye dayalı savunma ve güvenlik odaklı teknolojik atılımları, dünya savaş doktrinlerini değiştirecek başarıları ve becerileri, pek çok gelişmiş ve önde gelen gelişmekte olan ülkenin Ülkemiz ile iş birliğini hızlandırma gayretlerini yoğunlaştırdı.

    Güneydoğu Asya, yani ASEAN Ülkeleri, öncelikle Endonezya ve Malezya, Latin Amerika tarafında Brezilya, Meksika, küresel ticaret savaşlarının tırmandığı böyle zorlu bir dönemde, Türkiye’nin ihracat hacmini 270 milyar dolar ve ötesine taşıması adına, ‘güvenilir liman’ ülke algısını daha uzak coğrafyalara taşıması, söz konusu ülkelere ticaret heyetleri ve ziyaretlerin sıklaştırılması, sektör sektör iş birliğinin derinleştirilmesi çok önemli. Türkiye’nin küresel ticaret savaşları boyutunda, her kıta için tedarik zincirinde öne çıkan talep arayışlarını detaylandırması kritik önemde. Bunun yanısıra, 1. ve 2. Kuşak komşu ülkelerle ile ticaret hacmini derinleştirmesi mümkün Ayrıca, Çin’in bu derece yüksek ek gümrük tarifesi oranları ile hayli zorlanacağı ABD pazarında, öne çıkan eyaletlerin yüksek gümrük tarifesi uygulanacak ülkelerden temin etmelerinin pahalı olacağı ürünleri tespit edip, Türk ihraç ürünleri için yeni fırsatlara yönelik yol haritası oluşturmak önemli. Bu noktada, ilk etapta tekstil, hammadde ve ara mamulleri, hazır giyim, halı ve elektrikli ekipman gibi sektörlerdeki fırsat penceresi hızlı değerlendirmeli. Bunun yanı sıra, otomotiv yedek parçası, beyaz ve elektronik eşya, mobilya ve petro-kimya ürünleri ile ilgili fırsatlar iyi analiz edilmeli. Türkiye hızlı hareket eder ise, 16 milyar doları aşan ABD’ye ihracat hacmi 20 milyar dolara sıçrayabilir.

    ABD-ÇİN TİCARET SAVAŞLARININ KÜRESEL TARIM SEKTÖRÜNE ETKİLERİ

    Trump yönetiminin Çin’e uyguladığı yüksek tarifeler, Çin’in ABD’den tarım ürünleri alımını azaltmasına neden oldu. ABD’nin Çin’e olan sorgum ihracatı 2025’in başlarında yüzde 95 oranında düştü. Tarife savaşları, küresel tedarik zincirlerini bozarak gıda fiyatlarında artışa da yol açmış durumda. Unilever, Nestlé ve PepsiCo gibi büyük gıda şirketleri, hammadde maliyetlerindeki artış nedeniyle fiyatlarını yükseltmek zorunda kaldılar. Tarife savaşları, Çin’in TÜFE’sinin 2025’in mart ayında yıllık bazda yüzde 0,1 oranında düşmesine de sebep oldu. Bu durum, iç talepteki zayıflamanın ve deflasyon riskinin bir göstergesi olarak da değerlendirilmekte. Çin “Temiz Tabak” kampanyası gibi girişimlerle gıda israfını azaltmayı ve iç üretimi artırmayı da hedeflemekte. Bu kampanya, gıda güvenliğini ulusal güvenlik meselesi olarak ele almayı hedefliyor.

    Rabobank’ın ‘Trump 2.0: Küresel Gıda ve Tarıma Etkileri’ başlıklı raporu ise, Başkan Trump’ın ikinci döneminde uygulamaya koyduğu ticaret politikalarının küresel gıda ve tarım sektörlerine olan etkilerini kapsamlı bir şekilde analiz etmekte. ABD’nin Çin’e uyguladığı yüksek tarifeler, Çin’in ABD’den tarım ürünleri alımını azaltmasına neden olmuş durumda. Özellikle soya fasulyesi ihracatında belirgin bir düşüş yaşandığı gözleniyor. Çin ve diğer ülkeler, ABD’nin tarifelerine misilleme olarak kendi tarifelerini artırdıklarından, bu durum ABD tarım ürünlerinin rekabetçiliğini de azaltmakta. Enflasyon baskıları, Çinli tüketicilerin harcamalarını kısıtlamasına ve daha uygun fiyatlı ürünlere yönelmesine neden olmuş durumda.

    ABD-Çin ticaret gerilimi, Brezilya’nın Çin’e tarım ürünleri ihracatını artırmasına olanak sağladı. Çin’in ABD’den ithalatı azaltarak Brezilya gibi alternatif tedarikçilere yönelmesi küresel ticaret rotalarında değişikliklere yol açtı. ABD’nin tarifeleri, Avustralya ve Yeni Zelanda’nın da Asya pazarlarındaki rekabetçiliğini artırmış durumda. Bununla birlikte, bu iki ülkenin Çin ile olan ticaret ilişkilerinde belirsizlikler sürüyor. Tarifeler, gıda fiyatlarında artışa neden oldu. bu da Çinli tüketicilerin daha uygun fiyatlı ürünlere yönelmesine ve özel markalı ürünlerin tercih edilmesine yol açtı. Gıda şirketleri ise, maliyet baskılarını azaltmak için verimlilik artırıcı önlemler almakta; ürün portföylerini yeniden düzenleyerek ve stratejik ortaklıklara yönelmiş durumdalar. Trump yönetiminin ayrıca gıda güvenliği ve düzenlemelerinde yaptığı değişiklikler de belirsizlikleri arttırdı.

    Çin, 2023’te yaklaşık 168 milyon metrik ton et ve balık tüketerek dünya genelinde en büyük tüketici olmuştu. Ancak, ekonomik yavaşlama ve fiyat artışları, et tüketiminde düşüşe yol açmış gözüküyor. Yine, 2024’te Çin’in süt ürünleri ithalatı yüzde 8,1 azaldı. Ayrıca, Çin gümrükleri tarafından reddedilen gıda ürünlerinin sayısı da yüzde 78,1 artmış. 2024’te Çin’de yaklaşık 3 milyon restoran kapandı. Bu durum, tüketicilerin dışarıda yemek harcamalarını kıstığını ve restoran sektöründe fiyat savaşlarının yaşandığını göstermekte. Çin hükümeti, 2024-2035 yılları arasında tahıl tüketimini artırmayı hedefleyen bir plan da başlatmış durumda. Bu plan, tam tahıl tüketiminin artırılmasını ve halkın tahıl tüketimi konusundaki farkındalığının yükseltilmesini amaçlamakta.

    Çin atıştırmalık pazarı, 2024’te 131,1 milyar ABD doları değerine ulaştı ve 2033’e kadar yüzde 5,16’lık bir bileşik yıllık büyüme oranıyla 206,2 milyar dolara ulaşması beklenmekte. Bu büyüme, şehirleşme, artan gelirler ve değişen yaşam tarzlarıyla destekleniyor gözüküyor. Çin’de gıda tüketimi, ekonomik faktörler, sağlık bilinci ve hükümet politikalarıyla şekillenmekte. Et ve süt ürünleri gibi geleneksel gıdalarda tüketim azalırken, sağlıklı atıştırmalıklar, tam tahıllar ve bitki bazlı ürünler gibi kategorilerde artış gözlemlenmekte. Bu trendler, Çin’in gıda güvenliği hedefleri ve tüketici tercihlerindeki değişimlerle de uyumlu gözüküyor. Tarım ve gıda ürünlerinde dünyanın en önemli tüketici ülkelerinden birisi olan Çin’de küresel ticaret savaşları kısa ve orta vadede tarım ve gıda tüketimini yavaşlatır ise, küresel tarım ve gıda fiyatlarında bunun etkisini daha net gözlemleyebileceğiz.

    Nisan ayı başında açıklanan BM Gıda ve Tarım Teşkilatı (FAO) küresel fiyat raporu, 2024 yılının mart ayına göre yüzde 6,9’luk bir küresel tarım fiyatı artışına işaret ediyor. Aynı dönemde, Türkiye’de gıda fiyatlarının yıllık bazda yüzde 37,12 artmış olması, Türkiye ile dünya tarım-gıda fiyatları arasındaki enflasyon makasını 30 puana yükseltmiş durumda. Küresel fiyatlardaki artışların detaylarına baktığımızda, dünya tahıl ve şeker fiyatlarındaki düşüşlerin, bitkisel yağ fiyatlarındaki kayda değer artışla dengelendiği göze çarpıyor. Küresel Tahıl Fiyat Endeksi mart ayında yıllık bazda ise yüzde 1,1 geriledi. Küresel Tüm Pirinç Fiyat Endeksi ise zayıf ithalat talebi ve bol miktarda ihracat arzı nedeniyle yüzde 1,7 azalırken, Küresel Bitkisel Yağ Fiyat Endeksi yıllık bazda yüzde 23,9 yükseldi. Palm, soya, kolza ve ayçiçeği yağı fiyatları, güçlü küresel ithalat talebine bağlı olarak artmış gözüküyor. Küresel Şeker Fiyat Endeksi ise mart ayında küresel talebin zayıfladığına dair işaretlerin etkisiyle yüzde 1,4 düşmüş durumda. Küresel fiyatlardaki gelişmeleri izlemeyi sürdüreceğiz.

    Prof. Dr. Kerem ALKİN





Galeri

İstek, öneri, memnuniyet ve şikayetlerinizi belirtiniz.
Sektörel Sorun ve Çözüm Önerileri
Dijital Tarım Pazarı'na (DİTAP) nasıl üye olunur?


Tarım ve Orman Bakanlığı (Eğitim ve Yayın Dairesi Başkanlığı)/Kamu Spotu-2