
YAPISAL GIDA KRIZINE KARŞI KÜRESEL FARKINDALIK ARTMALI
(22.07.2025 . 10:53:10) (Okuma: 109)
Küresel iklim krizinin sebep olduğu kuraklıklar veya seller, dünyanın her yerinde tarımsal üretimi tehdit ediyor. Nitekim hiç beklenmeyen bir mevsimde Türkiye’de bu yıl yaşanan don afeti, bilhassa Türkiye’nin meyve üretimi ve ihracatını ciddi manada sıkıntıya soktu.
Birleşmiş Milletler (BM) Gıda ve Tarım Teşkilatı’nın (FAO) son verileri, küresel tarım ve gıda fiyatlarında göreceli olarak normal bir seyre işaret etse de, dünya genelinde kıtlık merkezi sayısının artması, küresel ölçekte yapısal bir gıda krizine daha geniş çapta hazırlık yapılmasına da işaret ediyor. FAO’nun işaret ettiği söz konusu küresel risklerin iki önemli boyutu var. Bunlardan ilki küresel iklim krizi. Küresel iklim krizinin sebep olduğu kuraklıklar veya seller, dünyanın her yerinde tarımsal üretimi tehdit ediyor. Nitekim, hiç beklenmeyen bir mevsimde Türkiye’de bu yıl yaşanan don afeti, bilhassa Türkiye’nin meyve üretimi ve ihracatını ciddi manada sıkıntıya soktu.
İkinci önemli başlık ise dünyanın her yerinde yükselen orta sınıf. 2020 ile 2030 arası, dünya nüfusunda 1 milyar insan daha orta sınıf üyesi olacak. Bu da, tarım ve gıda ürünlerinde daha yüksek talep yoğunluğunda ve daha yüksek standartlarda tarım ca gıda arzına ihtiyaç anlamına gelecek. Bu tabloda, İslam İşbirliği Teşkilatı çatısı altında, İslam Ülkeleri için de özel bir sürdürülebilir tarım ve gıda uygulamaları programı hazırlanmasının da yararlı olacağı konuşuluyor. Bu bilgiler ışığında, FAO’nun Küresel Gıda Endeksi’nin Mayıs 2025 verilerine göre tüm ürünleri temsil eden genel endeksin 127,7 puan ile, bir önceki aya, nisan ayına göre 1 puan, yani yüzde 0,8 düşüş yaşamış olması, küresel tarım ve gıda fiyatlarında rahatsız edici bir dalgalanma yaşanmadığına işaret ediyor.
Bununla birlikte, 2024 yılının mayıs ayına göre küresel genel gıda fiyat endeksinin 7,2 puan, yani yüzde 6 daha yüksek bir seviyede olması, küresel iklim krizi ve yükselen orta sınıfın sebep olduğu ek talep baskısının esasen kendisini hissettirdiğine de işaret etmekte. Tek teselli noktası, Rusya-Ukrayna Savaşı’nın başlangıç noktasında tarihi bir sıçrama göstermiş olan küresel gıda fiyatları ile karşılaştırıldığında, Mart 2022 zirvesine göre, geçtiğimiz mayıs ayı fiyat endeksi halen 32,6 puan, yani yüzde 20,3 daha düşük bir seviyeye işaret etmekte. Umarız, bir kez daha küresel gıda fiyatlarının bu derece rekor seviyeleri test ettiği bir küresel veya bölgesel jeopolitik gerginlik görmeyiz. Ancak, İran-İsrail gerginliği nedeniyle Hürmüz Boğazı’nın kapanması riski, sadece küresel petrol fiyatları için değil, küresel üre fiyatları için dahi bir risk oluşturdu.
MAYIS AYINDA TAHIL, BİTKİSEL YAĞ VE ŞEKER FİYATLARI GERİLEDİ
Hali hazırda Rusya-Ukrayna Savaşı nedeniyle, dünyada gübre tedariği için zorlu tartışmalar yaşanmışken, dünya üre üretimi ve ihracatında, yani azotlu gübre üretiminde önemli bir girdinin tedariğinde önemli yeri olan İran ve Mısır gibi ülkelerin Orta Doğu’daki gerginliklerden etkilenmeleri, bölgemizdeki gerginlik nedeniyle mazot maliyetlerinin ve gübre maliyetlerinin
artmasına da sebep olabilir. Bununla birlikte, ABD’nin zorlamasıyla oluşturulan ateşkes bozulmaz ise, Hürmüz Boğazı’ndaki gemi trafiği sıkıntıya girmez ise, şimdilik endişe edecek bir durum yok gözüküyor. Bu noktada, mayıs ayında FAO küresel gıda genel endeksindeki 1 puanlık gerilemede tahıl, bitkisel yağ ve şeker fiyatlarındaki gerilemenin etkili olduğu gözüküyor.
Buna karşılık, et ve süt ürünleri, özellikle sığır ve tereyağı sektöründeki hareketlilik, fiyatlardaki istikrarlı yükseliş tarım ve gıda endüstrisi maliyetleri açısından bir riske işaret etmekte. Et ve süt ürünlerindeki sıkıntılı tablonun aksine, FAO rekor tahıl üretimi ve artan stoklar sayesinde bilhassa tahıl fiyatları cephesinde istikrarlı bir tablo bekliyor. FAO’nun son tahıl arz ve talep raporu, bu yıl tahıl üretiminin küresel ölçekte rekor kırarak 2 milyar 911 milyon ton olmasının beklendiğini gösteriyor. Bununla birlikte, FAO FPMA verileri, bazı bölgelerde (örneğin Sudan, Güney Sudan) tahıl fiyatlarının hâlâ yüksek seyretmekte olduğunu ve bunların gıda güvenliği açısından uyarı oluşturduğunu göstermekte.
Ayrıca, BM Dünya Gıda Programı (WFP) ve FAO ortak raporları dünya genelinde kıtlık merkezi sayısının artmaya devam ettiğine de işaret etmekte. Bu veriler ve tespitler, küresel ölçekte gıda arz güvenliği için her ülkenin dikkatli olması gerektiğine de işaret ediyor.
Mayıs 2025 itibarıyla küresel gıda fiyatları bir miktar gerilemiş, ancak yıllık bazda hâlâ yüksek seviyede. Arjantin ve Brezilya’da güçlü tahıl hasadı, ABD’de rekor hasat beklentisi tahıl fiyatlarındaki düşüşte etkili olmuş gözüküyor. Palm, soya, kanola, ayçiçek gibi yağlarda mevsimsel üretim artışı ve arz fazlası da bitkisel yağlarda küresel fiyatların yumuşamasını sağlamış durumda. Şekerde de zayıf seyreden küresel talep, sezonluk üretim öngörülerinin beklenenden iyi olması, özellikle Hindistan ve Tayland’da üretim artışı beklentisiyle fiyatlar üzerinde aşağı yönde baskı oluşturmuş durumda. Buna karşılık et ve süt ürünleri fiyatları yükselmeye devam ediyor. Bilhassa, sığır eti tarihi yüksek seviyede; kuzu eti fiyatı da yüksek. Buna karşılık kanatlı ürünlerinde fiyatlar düşüşte,
Mayıs 2025 verileri, küresel ölçekte belirli bir fiyat dengelenmesine işaret etse de; et, süt ve temel protein kaynaklarındaki fiyat artışları, yapısal bir gıda krizine karşı hazırlık yapılması gerektiğini ortaya koymakta. Kalkınma sürecinde olan gelişmekte olan ülkeler, özellikle de İslam Dünyası, ortak finansman, teknoloji, üretim ve lojistik kapasitesini geliştirmezse, gıda arz güvenliği özellikle İslam ülkeleri ciddi şekilde tehdit altına girebilir.
İİT İSLAM DÜNYASINDA GIDA ARZ GÜVENLİĞİ İÇİN STRATEJİ ÜRETMELİ
İslam İşbirliği Teşkilatı dışişleri bakanlarının son İstanbul toplantısı doğal olarak küresel ve bölgesel jeopolitik gelişmelere odaklı olsa da, İİT çatısı altında küresel iklim krizi ve yükselen yeni orta sınıf nedeniyle artan tarım-gıda arz güvenliği riskine yönelik ortak politika ve stratejiler oluşturulabilir. Bunlardan ilki bir ‘Gıda Dayanışma Paktı’ oluşturmak olabilir. Bunun yanı sıra, İİT çatısı altında kurumsallaşmış bir ‘Helal Gıda Güvenliği Ağı’ oluşturulması da anlamlı bir adım olabilir. İlk etapta 10 veya 15 ülkenin katılımıyla İİT ülkeleri arasında İslam Dünyası odaklı ticaret hacmi artırılabilir ve ülkeler arasında lojistik ve standartlar uyumlaştırılabilir.
Bir başka ilgi çekebilecek proje ise, Helal Agro-Endüstri Bölgeleri ve Ortak ar-ge merkezleri oluşturmak olabilir. Endonezya, Türkiye, Suudi Arabistan ve Mısır ekseninde helal gıda üretim koridorları kurulması projenin önemli bir parçasını oluşturabilir. Söz konusu üretim koridorları, hem İslam Dünyası içinde talebi karşılayacak, hem de Afrika ve Güney Asya’ya yönelik ihracat yapacak kapasitede bir organizasyon yapısının oluşturulmasını da sağlayacaktır. Bunun yanı sıra, İslam Kalkınma Bankası gıda arz güvenliği adına, Sürdürülebilir Tarım Fonları oluşturulmasına öncülük edebilir. Küçük çiftçilerin desteklenmesi, tohum bankaları, iklime dayanıklı tarım teknikleri için pilot projelere de destek fonları oluşturulabilir.
Yine, İİT çatısı altında geliştirilebilecek bir diğer proje tarım ve gıda üretim, dağıtım ve tedarik sistemlerinin dijital altyapı ile entegre olması adına ‘İslami Agro-Tech Platformu’ oluşturulması olabilir. Yapay zekâ ile tarım ürünlerinde erken hastalık tespiti, dijital toprak haritalama gibi teknolojiler yaygınlaştırılması İslam Ülkelerinin küresel gıda arz güvenliğinde rolünü arttıracaktır. Yine, İİT ve FAO işbirliği altında bir Gıda Güvenliği Farkındalık Haftası organize edilerek, her yıl İslam Dünyası genelinde kamuoyunu bilinçlendirecek kampanya ve içerik üretim süreçleri başlatılabilir ve beslenme, israf, yerli üretim, kooperatifçilik konularında geleneksel ve yeni nesil medya mecraları ile güçlü bir farkındalık oluşturulabilir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İstanbul’daki İİT Zirvesi’nde güçlü bir şekilde ifade ettikleri üzere, İslam Dünyasının ‘stratejik kutup’ boyutunda, küresel ekonomi- politikte bir güç merkezine dönüşmesinin önemli sacayaklarından birisi teknoloji ve üretimde derin işbirliğidir. Dünya ekonomisinde 9 trilyon dolar düzeyinde GSYH üreten İİT ülkelerinin küresel GSYH’deki paylarını ilk etapta yüzde 10’dan 15’e taşımaları elzemdir. Bu nedenle, enerji, sanayi, havacılık ve uzay, dijitalleşme alanlarında teknolojik işbirliğini zenginleştirmek ve mevcut doğal kaynaklarından daha yüksek katma değer üretecek ortak yatırımlara öncelik vermek ivedi bir başlıktır. İslam Dünyasında ekonomik dayanışmanın kurumsallaşması adına ortak fonlar oluşturulması, İslam Kalkınma Bankası’nın ödenmiş sermaye büyüklüğünü 20 milyar dolara, toplam finansman gücünü 100 milyar dolara yükseltmek, ek kalkınma ve yatırım bankalarının kurulmasına ve yeni ticaret bölgeleri oluşturulmasına destek olmak büyük önem arz etmektedir.
İİT ülkelerinin mutlaka İslam Kalkınma Bankası’nın etki alanı genişletmek adına önemli adımlar atmaları gerekiyor. Dijital ekonomi alanında İTT ülkeleri arasında işbirliğini derinleştirecek bir yapının tam anlamıyla hayata geçirilmesi için adımlar, ortak yeşil teknoloji fonu ve karbon ticaret pazarı yaklaşımlarına yönelik çalışmalar hızlandırılmalı; küresel gıda güvenliği, su paylaşımı ve afet dayanıklılığı gibi alanlarda İslam Dünyasının etkisini güçlendirmek adına bölgesel merkezler oluşturulmalıdır. İslam Dünyası için artık sadece ‘birlik’ değil, esas ‘stratejik kutup’ ve ‘küresel güç merkezi’ olma zamanıdır.
Prof. Dr. Kerem Alkin