İstanbul Ticaret Borsası

               

  • BAŞARI HİKAYELERİ
  • AHMET ZEKİ GÖNCÜOĞLU
Başvuru Yapan: Gerçek Kişi

4982 Sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu gereğince istediğim bilgi veya belgeler aşağıda belirtilmiştir. Gereğini arz ederim.


T.C. Kimlik No (*)

:     


Ad Soyad (*)

:     


E-Posta (*)

:     


Telefon (*)

:     


Faks (*)

:     


Geri Dönüş Tercihiniz

:    


Adres (*)

:     



İstenilen Bilgi / Belge (*)

:     


(*) Zorunlu alanların doldurulması gerekmektedir.

Başvuru Yapan: Tüzel Kişi

4982 Sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu gereğince istediğim bilgi veya belgeler aşağıda belirtilmiştir. Gereğini arz ederim.


T.C. Kimlik No (*)

:     


Ad Soyad (*)

:     


E-Posta (*)

:     


Telefon (*)

:     


Faks (*)

:     


Geri Dönüş Tercihiniz

:    


Adres (*)

:     



İstenilen Bilgi / Belge (*)

:     


(*) Zorunlu alanların doldurulması gerekmektedir.

    Ahmet Zeki Göncüoğlu

    İstanbul Ticaret Borsası’nın 17. Kasaplık Hayvan Ham Derileri ve Av Derileri Meslek Komitesi ve Meclis Üyesi Ahmet Zeki Göncüoğlu, aile mesleğini devam ettiriyor. Öyle ki 20. Yüzyılın başlarında ailenin İzmir’de bir tabakhanesi bile varmış. Göncüoğlu, İzmir’den İstanbul’a uzanan dericilik hikâyesini şöyle anlatıyor:

     

    Yunanlılar tabakhanemizi yaktı

     

     

    “İzmir’de tabakhanemiz vardı. Ancak Yunanlılar İzmir’i terk ederken bizim tabakhanemizi yakıyorlar. Bunun üzerine ailemiz imalattan çıkıyor ve ticaretine yöneliyor. Bu şekilde ticaret devam ederken 1961 yılında babam İstanbul Kazlıçeşme’ye geliyor. Böylece Kazlıçeşme’de tekrar imalata başladık. Ben de askerlik vazifemi bitirince 1964de bu sürece dâhil oldum. 1969’da da kendi firmamı kurdum. O gün bugündür bu meslekte aktif olarak varım ve çalışıyorum. Deri sanayi o zaman şehrin içinde kaldığından

     

    Çorlu’ya taşındık. Ancak orası pasif kaldığı için bu sefer Tuzla’ya geldik. Halen Tuzla’daki bu tesisimizde çalışmaya devam ediyoruz.” Tuzla organize sanayi bölgesinin kuruluşunda büyük gayretler gösterdiklerinin altını çizen Göncüoğlu, “Organize Sanayi bölgesinin kuruluşunda, başından bu yana emeğim vardır. O zamanlar İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olan Bedrettin Dalan bizi, oraya gitmemiz için çok zorlamıştı. Ancak şimdi herkes dua ediyor arkasından. Kendisinin vizyon sahibi olduğunu anladık böylece. Biz istemiyorduk, ama o bizi ikna etti. Hiç unutmadığım bir sözü vardı. ‘Bakın, benim gözlerim ne kadar mavi ise, görüşümde o kadar kuvvetlidir. Bana itimat edin’ dedi” diye aktarıyor.

     

    Sektörde 2014 krizi

     

    Göncüoğlu, dericilik sektörüne 2014 yılı petrol krizinin olumsuz yönde etkileri olduğunu kaydederek, sektördeki daralmayı zenginlerin gelirlerindeki azalmaya bağlıyor. Göncüoğlu şu tespitlerde bulunuyor: “Petrol krizinin başlaması ile bizde de kriz başladı. Çünkü para harcayan ülkeler petrol üreten ülkeler. Petrol ucuzlayınca bizim de sektörümüzü etkiledi. Çünkü petrol üreten ülkeler para harcamayı seviyorlardı. Petrol fiyatları düşünce doğal olarak onlar da harcamayı ve yatırımları azalttı. Bağlantılı olarak bizim de üretimlerimiz azaldı. Piyasa yavaşlamaya başladı. Öyle ki, demir fiyatları yarı yarıya düştü. Altın ciddi bir düşüş yaşadı. Rusya da bu durumdan etkilendi. Üzerine bir de 2015 Kasım ayında Rusya ile yaşanan uçak krizi eklendi. Maalesef yüzde 90’a varan oranda işçimi çıkarmak zorunda kaldım. Bu durum tüm deri ve konfeksiyon sektörünü etkiledi. Çok kişi battı, parası kaldı. Gıdada, tekstilde de aynı şeyler yaşandı. Biz şu anda onun üzerine bir sünger çektik ve Bismillah diyerek yeniden emeklemeye başladık.”

     

    Sektörde yaşanan krizin yeni pazarlara açılmakla atlatılacağına inanan Göncüoğlu, “Amerika, bilhassa Afrika pazarı bizim için çok büyük bir pazar. Hatta Dubai’ye gittiğimizde gördük ki Afrika tüm ihtiyacını gelip Dubai’den alıyor. Çok büyük pazar... Büyük pazarımız yalnızca Rusya değil. Ortadoğu, Irak, İran, Suriye... Özellikle Suriye büyük bir pazardı, Suudi Arabistan, Katar önemli pazarlardı. Ancak şu anda buralarda savaşlar olduğu için her şey durdu” şeklinde konuşuyor.

     

    Katma değeri yüksek sektör…

     

     

    Göncüoğlu, Türkiye’nin geleceğinin sanayide olduğuna işaret ediyor. “Sanayi olmazsa hiçbir şey yürümez” diyen Göncüoğlu, “Biz ziraatla ihracat yapamayız. Zenginleşmek için katma değerli ürün gerekir. Bir ülkenin kendi ihtiyaçları için, ayakta kalabilmesi için ziraat şarttır, desteklenmelidir. Ancak, katma değeri yeterli değildir. Ziraatla kalkınmak mümkün olmaz” diyor. Kalkınmak için kiloda hafif pahada ağır ürünlerin ihracatına yönelinmesi gerektiğini anlatan Göncüoğlu, katma değer ile dericilik sektörünün ilişkisini şöyle izah ediyor: “Ben ham deriyi Güney Afrika, Avustralya, İngiltere, Portekiz, İspanya, Fransa, Lübnan, Dubai, Katar, Körfez ülkelerinin hepsinden alıyorum. Derinin kilosu yaklaşık 2 dolara gelir. Ben onu işledikten sonra kilosu neredeyse 1/10 oranında azalmasına rağmen konfeksiyonda 500 $’a satıyorum. İşte katma değer, budur. Öyle bir işleme tabi tutuyorum ki, ham deriyi o halden alıp işliyorum, konfeksiyoncuya veriyorum. Onlar alıp işliyorlar, dikiyorlar, boyuyorlar. Stilistler çalışıyor üstünde. Böylece, kilosu 300-500 $ seviyesine kadar çıkıyor.”

     

    Deri, her sektöre de vardır…

     

    Göncüoğlu, ham derinin bilinmeyen yönlerine de dikkat çekiyor. Ham derinin yün ve kıl altından çıkan yağının çok özel bir yağ olduğunu ifade eden Göncüoğlu, “Hem sağlık hem de kozmetik üretiminde kullanılır. Atıklar tutkal sanayiinde kullanılır. Deri atıklarından jelatin elde edilir. Bu da gıda ve beslenme, kozmetik, eczacılık, gübre, temizlik gibi birçok sektörde kullanılır. Derinin her şeyini sonuna kadar kullanıyoruz. Hatta organize sanayi bölgemizde bir tesisimiz var. Burada deri atıkları değerlendiriliyor ve elde edilen yağ sabun sanayiinde kullanılıyor. Böyle kapsamlı bir çalışma içindeyiz” açıklamasında bulunuyor.

     

    Deri hem lükstür, hem ihtiyaç

     

    Ahmet Zeki Göncüoğlu, deriyi ihtiyaç duyulan ürünler listesinde iki kategoriye birden koyuyor. Derinin hem lüks tüketim ürünü, hem de zarurî ihtiyaç olduğunu belirten Göncüoğlu şunları söylüyor: “Deri lüks bir tüketim maddesi olduğu kadar, zaruri ihtiyaçtır da. Özellikle soğuk ülkelerde bir ihtiyaçtır. Deri ve yün klimatik bir özelliğe sahiptir. Soğukta sıcak, sıcakta ise soğuk tutar. Rusya’da 2000’li yıllarda suni deri ürünleri kullanımı yaygınlaşmıştı. O dönemde buna paralel olarak zatürre vakaları da arttı. Tekrar hakiki deri kullanımına başladılar. -40 derecede bir ülkede en iyi koruyucu ürün, deri ve yündür. Çok soğuklarda, yağan kar buz gibidir deri üzerine tutunmaz ve leke yapmaz. İçe işlemez.”

     

    Dağıstanlılar niçin ayakkabı yapar?

     

    Göncüoğlu, derinin ayakkabı sektöründe kullanımından bahsederken, menkıbevi bir olaya yer veriyor. Onun anlattıklarına göre Dağıstanlıların her biri ayakkabı yapımıyla bizzat uğraşıyorlarmış. Nedeni ise oldukça ilginç: “Dağıstanlılar, hacca gittiklerinde, Hazreti Peygamberimiz onlara demiş ki, ‘Ayakkabıcılık güzel sanattır. Ayakkabı yapın.’ Bunun üzerine halen Dağıstan’da, ‘Peygamberimizin vasiyetidir’ diyerek herkes deri ayakkabılar yapar.”

     

    Ham deri ithal edip işliyoruz

     

     

    Türkiye’de üretilen küçük ve büyük baş hayvanların deri sektörünün ihtiyacını karşılamaktan uzak olduğunu kaydeden Göncüoğlu, bunu Türk deri sektörünün büyümesine bağlıyor. “Kapasitemiz” diyor Göncüoğlu, “çok büyüdü. Türkiye’de yetiştirilen büyükbaş hayvanlar ihtiyacımızın yüzde 20’sini, küçükbaş hayvanlar ise yüzde 10’unu karşılar. Bu sebeple ithal etmek zorundayız. Biz de ham olarak alıyoruz, işliyoruz ve sonra tekrar dışarıya katma değerli olarak satıyoruz. Deri üretimi ve konfeksiyonda bence Türkiye’nin rakibi yok. Ancak fiyat rekabetinde, düşük maliyet olanağı bulunan ülkeler ile büyük bir mücadele içindeyiz. Özellikle Türkiye Avrupa’ya yakın olduğu için, Uzakdoğu ülkelerine göre daha şanslı. Yakın siparişlerde biz daha avantajlı oluyoruz. Bu sebeple şunu söyleyebiliriz: Dünya deri sektöründe imalatta Türkiye, modelde de İtalya öndedir.”

     

    Avrupa, Türkiye’yi tercih ediyor

     

    Göncüoğlu, son dönemde, Avrupa’nın ucuz olmasına rağmen Pakistan, Bangladeş ve Çin gibi ülkeleri tercih etmediğini söylüyor. Buna sebep olarak da çalışma şartlarında iyileştirmeye gitmeyen ülkeleri ve firmaları kara listeye almalarını gösteriyor. Göncüoğlu, şunları kaydediyor: “Avrupa Birliği ülkeleri, çalışanların tüm sosyal koşullarını inceliyor: ‘Çocuk işçi çalıştırıyor mu, yemekleri iyi mi, mesai saatleri

    uygun mu?’ gibi kriterlere bakıyor. İşçilerin evlerine kadar gidiyorlar. Bu kriterlere göre mal alacağı yeri seçiyorlar. Şu anda Hindistan kara listede, çünkü küçük çocukları çalıştırıyor. Bütün marka çantalar orada üretilirdi. Artık bunlar Türkiye’ye kaydılar. Dünyanın en büyük markalarının derileri, Tuzla sanayiinde yapılıyor.”

     

    Maliyetlerimiz yüksek

     

    Sektörde yaşanan sorunlara da dikkat çeken Göncüoğlu, dericiliğin organize sanayi bölgesinde yapılmasının avantajlarının yanı sıra bazı sorunlara da yol açtığını vurguluyor. Göncüoğlu, sorunları şöyle anlatıyor: “Bizim önemli maliyetlerimiz var. Ücretler çok yüksek olduğu için birçok sanayicimiz Anadolu’ya gitti. Benim elektrik giderinden daha fazla arıtma maliyetim var. İşçi, sendika, elektrik önemli maliyetler... Ancak biz dikkatle işimizi sürdürmeye gayret ediyoruz. Her şeye rağmen önemli çalışmalar yapıyoruz. Sektörümüzü Borsa’da da temsil ediyoruz. Borsa’da da artık her alanda önemli çalışmalar yapılıyor. Özellikle yeni yönetimle birlikte artık birçok çalışmalar yapılıyor. New York’tan Tahran’a birçok yerde bizim deri sanayimiz var. Biz ülkemizin reklamını her yerde yapıyoruz.”

     

    Hayvan avlamaya karşıyım

     

    Deri sektöründe tamamen yasal çerçevede kesimi yapılan hayvanların derilerinin kullanıldığını özellikle ifade eden Göncüoğlu, bu konuda şu görüşleri aktarıyor: “Biz insan ihtiyacı için yetiştirilen, bu maksat doğrultusunda kesilen hayvanların derilerini kullanıyoruz. Hayvan zaten kesiliyor. Ancak av hayvanları başkadır. Bu hayvanların avlanması yasak; böyle bir sebeple doğada yaşayan hayvanın öldürülmesi elbette doğru değil. Ben hiç hoşlanmam avdan. Balık hariç ava karşıyım. İskandinav ülkelerinde kurulan çiftliklerde av hayvanı diyebileceğimiz bazı hayvanlar yetiştiriliyor. Bizim kullandığımız deri, küçükbaş ve büyükbaş hayvan derisidir. Av hayvanı kullanmayız. Zaten doğadan sağlanan av hayvanı derisi ile bu büyüklükte bir sanayi ihtiyacı karşılanması mümkün değildir.

İstek, öneri, memnuniyet ve şikayetlerinizi belirtiniz.
 
       
Sektörel Sorun ve Çözüm Önerileri
       
Dijital Tarım Pazarı'na (DİTAP) nasıl üye olunur?


Tarım ve Orman Bakanlığı (Eğitim ve Yayın Dairesi Başkanlığı)/Kamu Spotu-2